Bu mütevazi bitki, 2001 yılında Uluslararası Bitki Derneği tarafından ‘Yılın Bitkisi’ unvanına layık görüldü. Adaçayı, dünya çapında yaygın bir tüketime sahiptir. Adaçayı bitkisinin yaprakları kurutularak çay yapılır ve içecek olarak tüketilir. Ayrıca yaygın olarak yemeklere naif bir tat kattığı için mutfaklarda da kullanılmaktadır.
Adaçayı 70-80 santimlik ağaçlarda yetişir ve genelde ılıman iklimleri sever. Ülkemizde İzmir taraflarında yetişir. Don olaylarının sık yaşandığı bölgelerde ve soğuk iklimlerde istediği sıcaklığın sağlanması için etrafı diğer ağaçlarla kapatılmalıdır. A, C, B6 ve K vitamini açısından çok zengin bir besin kaynağıdır. Tam bir A vitamini deposudur. Yüksek miktarda potasyum, kalsiyum, demir ve magnezyum içerir.
Ada Çayının Sağlığa Faydaları
Esnek ve pürüzsüz ciltler için adaçayı mükemmel bir bitkidir. İçerdiği fenolik asitler, antioksidanlar ve uçucu yağlar bitkiyi sağlık açısından çok önemli kılar. Karoten beta ile dolu olduğu için potansiyel bir anti kanser maddesidir. Cilde olan faydalarından dolayı kozmetik ürünlerinde de kullanılmaktadır. Cilt dışında saç sağlığı için de kullanılır.
A, C, B6 ve K vitaminleri açısından çok zengindir.
Adaçayı Depresyona İyi Gelir: Çağımızın en önemli hastalıklarından olan stres ve depresyona karşı çok etkilidir. İçerdiği diosmetin, apigenin ve luteolin’in gibi antioksidanların bol miktarda bulunması, depresyon ve stres ile mücadele sağlar. Günde ortalama bir ada çayı içmeniz depresyondan kaynaklanan olumsuz düşüncelerle mücadele etmenizde size inanılmaz katkı sağlayabilir.
Alzheimer Hastalığına Karşı Ada Çayı: Adaçayı, düzenli olarak kullanıldığında hafızayı güçlendirir. Bunun yanında, hafif Alzheimer hastalığı dahil olmak üzere çeşitli hafıza kaybı durumlarında tedavi için önerilmektedir. Bununla birlikte yaşlanmaya bağlı olarak meydana çıkması muhtemel, unutkanlık, bunama gibi zihinsel sorunlardan korunmaya yardımcı olur.
Adaçayının Diyabete Faydaları: Adaçayı üzerinde yapılan birçok çalışma, diyabet hastalığı ile mücadele eden kişilerde kolesterolü düşürme potansiyeli olduğu ortaya konulmuştur. Adaçayının yaprak ekstralarının antihiperglisemik özelliklere sahip olduğu bilinen bir şeydir.
Romatizmadan kaynaklanan ve diğer enfeksiyon hastalıklarına karşı faydalıdır: Adaçayının içerdiği vitamin ve elementler çok iyi derecede antioksidanlar içerir. Bu yüzden enfeksiyonlara karşı etkilidir. Romatizma dan kaynaklanan iltihaplara karşı etkilidir. Aynı şekilde astım ve bronşit hastalıklarından kaynaklanan enfeksiyonlara iyi gelir. Astım ataklarını şiddetini azaltıcı gücü vardır.
Adaçayı Kalp Sağlığını Korur: İki tatlı kaşığı adaçayı ortalama 20 mg kalsiyum ve potasyum içermektedir. Günlük olarak tüketilen adaçayı kardiyovasküler sistemin düzgün çalışması ve kalp ritminin sağlıklı bir şekilde devam etmesi için iyi gelir. Ayrıca kolesterolü dengeleyen sodyum içerdiği için dolaylı olarak kalp sağlığına katkı sağlar.
Sindirim sistemini korur ve ishale iyi gelir: Genel anlamda lif içeren bütün bitkiler sindirim sitemi için önemlidirler. Adaçayının içerdiği lifler mideyi kuvvetlendirir, ishale karşı iyi bir şifa kaynağıdır. Ayrıca aşırı terlemeye karşı etkili bir besindir. Sindirim sitemi bozukluklarını düzenler.
Adaçayı Yaşlılığı Geciktirir: Adaçayının yaprağı kan dolaşımının hızlanmasını sağlar. Hücrelerin yenilenmesinde ve hasarlı hücrelerin onarılmasında büyük rol oynar. Hücrelerin yenilenmesinde çok miktarda içerdiği kalsiyum ve A vitamini önemli rol oynar. İçerdiği antioksidanlar ciltte meydana gelen çizgileri ve kırışıklıkları gidermeye yarar. Adaçayı, serbest radikallerin düşmanıdır. Kısaca bu muhteşem bitki, cilt sağlığınızı korur, genç kalmanızı sağlar ve pürüzsüz cilt sahibi olmanıza katkıda bulunur.
Selülit için adaçayı: Yukarıda zikrettiğimiz gibi , kan dolaşımını arttırıcı özelliği vardır. Kan dolaşımın yüksek olduğu vücutta toksinler daha çabuk atılacaktır. Böylece selülit sorunlara minimuma indirgenecektir.
Adaçayı Saç Sağlığını Korur: Adaçayı yapraklarından çıkarılan yağ saç sağlığı için önemli bir şifa kaynağıdır. Daha sağlıklı saçlar için bu yağ ile kafa derisine masaj yapabilirsiniz. Böylece dökülmeyen ve daha sağlıklı saçların sahibi olabilirsiniz. Ayrıca yaşlılığın en büyük göstergesi olan beyaz saçların için de adaçayı yağı kullanılabilir.
Metabolizmayı ve ruh sağlığını korur: İçerdiği zengin besin kaynaklarıyla genel anlamda metabolizmaya katkıda bulunur. Özellikle kış aylarında soğuk algınlığından kaynaklanan hastalıklara ve salgın hastalıklarına karşı etkilidir. Bunun yanında ruh sağlığımıza katkıda bulunur. Ferahlatıcı bir içecek olan adaçayı beyin hücreleri için önemli olan birçok elementi içermektedir. Sinir sitemini yatıştırıcı özelliği vardır. Uyku sorunu olanlar için faydalı geldiğini savunun uzmanlar var.
Adaçayı Nasıl Hazırlanır:
Adaçayının hazırlanması gayet basittir. Bunun için iki çay kaşığı ada çayının üzerine iyice haşlanmış suyu dökerek demlenmeye bırakabilirsiniz. Genelde bu şekilde tadı acı olacağından limon veya bal ekleyerek acılığını giderebilirsiniz. Günde ortalama 1 veya 2 fincan adaçayı tüketimi yeterlidir.
Adaçayının Zararları:
Adaçayının direkt olarak sağlığa herhangi bir zararı olduğu tespit edilmemiştir. Aşırı tüketimden dolayı bazı yan etkileri olabilir. Bunun yanında kadınların hamilelik döneminde adaçayından uzak durması gereklidir.
Adaçayının zarar verebileceği durumlar şöyledir;
Fazla kullanılması durumunda midede bazı sorunların oluşmasına neden olabilir.
Tansiyon hastaları tüketirken dikkatli olmalıdırlar. Doktorlarına danışarak günde ne kadar tüketebileceklerini öğrenmelidirler.
Bazı uzmanlar kadınların hamilelik döneminde ve emzirme dönemlerinde mutlaka uzak durmaları gereken bir bitki türü olduğunu söylemektedirler.
Epilepsi hastalarının da adaçayından mutlaka uzak durması gerektiğini tavsiye eden uzmanlar vardır.
Erkeklerde sperm sayısını azalttığı yönünde iddialarda vardır. Buna benzer sorunları olan erkeklerin doktorlarına danışarak tüketmeleri tavsiye edilir.
Tavsiyeler
Adaçayını kurutarak saklamak mümkün olduğu için her daim tüketmek mümkün. Adaçayının faydalarından maksimum şekilde faydalanmak için taze tüketilmesinde fayda var. Bunun için eğer evinizin bahçesi varsa ağacını yetiştirmenizi tavsiye ederiz. Böylece istediğiniz zaman organik ve taze adaçayını yemeklerinize katabilir ve taze bir şekilde tüketebilirsiniz.
Adaçayını toz halinde de bulmak mümkündür. Satın alırken yapraklarını lekeli , küflü ve solgun olmamasına dikkat etmelisiniz. Buzdolabında plastik torbalar içerisinde aylarca muhafaza edilebilir.
23 Nisan 2017 Pazar
Acıçiğdem Bitkisinin Faydaları
Acı Çiğdem (Güz Çiğdemi)
Boyu 25 – 35 cm uzunluğunda olan ve sulak alanlarda yetişen acı çiğdem bitkisi, ülkemizde daha çok Karadeniz Bölgesi’nde görülür. Sarı ve pembe renklerinde görülebilen acı çiğdem, yaz ortalarında eflatun rengine bürünür. Doğu Anadolu Bölgesi’nde de görülen bu bitki türü, zehirli olduğundan, toplanarak yenilmemelidir. Ancak tohumları şifalı olan ve romatizma gibi hastalıklar üzerinde olumlu etki yapan acı çiğdem (güzçiğdemi) bitkisinden farklı şekillerde yararlanılabilmektedir. Zehirli bir bitki türü olan ve kendiliğinden yetişen acı çiğdem, toplanılarak yendiğinde, vücutta beklenmeyen reaksiyonların oluşumuna neden olabilir. Bu nedenle özellikle çocukların bu bitkiyi direkt olarak tüketmesini önlemek son derece önemlidir.
Acı Çiğdemin Faydaları
Doğru miktarda ve uygun şekilde kullanıldığında romatizma hastalıklarına karşı iyi gelir. Kas ve eklem ağrıları üzerinde de yapıcı etkisi olan acı çiğdemin faydaları, bu bitkinin fazla ya da yanlış tüketilmesi durumunda, zehirli maddelere dönüşebilir.
Sindirim sistemini düzenleme görevi yapan acı çiğdem, idrar söktürücü özelliğinin yanı sıra, kabız sorununa da iyi gelir. Dikkatsizce kullanılmaması gereken acı çiğdem (güzçiğdemi), doğrudan tüketildikten sonra, olumsuz etkilere yol açtığı takdirde, acil olarak hekime başvurulmalıdır.
Acı çiğdemin faydaları arasında, sindirim sistemini düzenleme görevi yer aldığı gibi, bu bitkinin uzun süreli olarak tüketilmesi kansızlık sorununun tetiklenmesine neden olur. Dolayısıyla acı çiğdem, kısa süreli olarak ve doğru miktarda tüketilmesi gereken bir bitkidir.
Acı Çiğdem Zehirlenmesi
Yanlış ya da aşırı tüketime bağlı olarak gerçekleşen zehirlenme vakalarında vakit kaybetmeden doktora başvurmak gereklidir. Acı çiğdem bitkisi nedeniyle zehirlenen bireylerde, kusma ya da halsizlik gibi sorunların yanı sıra; salya ya da kanama görülebilir. Olumsuz bir etki ile karşılaşıldığına, acilen acı çiğdem (güzçiğdemi) tüketimi durdurulmalı ve bir hekime başvurulmalıdır. Acı çiğdemin faydaları vücut açısından oldukça önemli olduğu gibi bu bitkinin aşırı miktarda tüketimi, ciddi sorunların oluşmasına yol açabilmektedir.
Boyu 25 – 35 cm uzunluğunda olan ve sulak alanlarda yetişen acı çiğdem bitkisi, ülkemizde daha çok Karadeniz Bölgesi’nde görülür. Sarı ve pembe renklerinde görülebilen acı çiğdem, yaz ortalarında eflatun rengine bürünür. Doğu Anadolu Bölgesi’nde de görülen bu bitki türü, zehirli olduğundan, toplanarak yenilmemelidir. Ancak tohumları şifalı olan ve romatizma gibi hastalıklar üzerinde olumlu etki yapan acı çiğdem (güzçiğdemi) bitkisinden farklı şekillerde yararlanılabilmektedir. Zehirli bir bitki türü olan ve kendiliğinden yetişen acı çiğdem, toplanılarak yendiğinde, vücutta beklenmeyen reaksiyonların oluşumuna neden olabilir. Bu nedenle özellikle çocukların bu bitkiyi direkt olarak tüketmesini önlemek son derece önemlidir.
Acı Çiğdemin Faydaları
Doğru miktarda ve uygun şekilde kullanıldığında romatizma hastalıklarına karşı iyi gelir. Kas ve eklem ağrıları üzerinde de yapıcı etkisi olan acı çiğdemin faydaları, bu bitkinin fazla ya da yanlış tüketilmesi durumunda, zehirli maddelere dönüşebilir.
Sindirim sistemini düzenleme görevi yapan acı çiğdem, idrar söktürücü özelliğinin yanı sıra, kabız sorununa da iyi gelir. Dikkatsizce kullanılmaması gereken acı çiğdem (güzçiğdemi), doğrudan tüketildikten sonra, olumsuz etkilere yol açtığı takdirde, acil olarak hekime başvurulmalıdır.
Acı çiğdemin faydaları arasında, sindirim sistemini düzenleme görevi yer aldığı gibi, bu bitkinin uzun süreli olarak tüketilmesi kansızlık sorununun tetiklenmesine neden olur. Dolayısıyla acı çiğdem, kısa süreli olarak ve doğru miktarda tüketilmesi gereken bir bitkidir.
Acı Çiğdem Zehirlenmesi
Yanlış ya da aşırı tüketime bağlı olarak gerçekleşen zehirlenme vakalarında vakit kaybetmeden doktora başvurmak gereklidir. Acı çiğdem bitkisi nedeniyle zehirlenen bireylerde, kusma ya da halsizlik gibi sorunların yanı sıra; salya ya da kanama görülebilir. Olumsuz bir etki ile karşılaşıldığına, acilen acı çiğdem (güzçiğdemi) tüketimi durdurulmalı ve bir hekime başvurulmalıdır. Acı çiğdemin faydaları vücut açısından oldukça önemli olduğu gibi bu bitkinin aşırı miktarda tüketimi, ciddi sorunların oluşmasına yol açabilmektedir.
Acı Baklanın Faydaları
Türkiye’de yetiştiği yerler: Akdeniz bölgesi, Bursa, Antalya ve Konya çevreleridir. Baklagillerden; otsu bir bitkidir. Acı taneleri kullanılır.
10-100 cm yüksekliğinde, sık tüylü, bir senelik bitkidir. Yapraklar el seklinde parçalı, uzun saplı, 5-9 yapraklıdır. Çiçekleri dik salkım durumunda, beyaz veya mavimsi renkli, çiçek taç yaprağı kelebek seklindedir. Yahudi baklası diye de tanınır.
Türkiye'de üç türü bulunmaktadır.
Beyaz Yahudi baklası: Beyaz çiçeklidir. 120 cm kadar yükseklikte, bir yıllık bir bitkidir.
Yahudi baklası, Temriye, Delice Bakla, Şam Baklası, Gavur baklası, Romen bezelyesi, Kurt baklası, Danik de denir. Otsu bir bitkidir. Çiçekleri sarı mavi ve beyaz olabilir. Tadı acıdır. Sık ormanlarda bol miktarda görülen çok güzel bir nebattır. Tatlı bir cinside geliştirilerek hayvan yemi olarak ta kullanılmaktadır. Süs bitkisi olarakta yetiştirilir.
KULLANIM BİÇİMLERİ
-Sirke ve bal ile kaynatılır bir gramı içilir.
-Yakısı ve lapası haricen kullanılır.
-Tohumları hafifçe kavrulur ve değirmende dövülür; elde edilen tozdan yemek aralarında birer tatlı kaşığı yenir. Bu kavrulmuş tohumlar “Sebze Kahvesi” adı ile kahve yerine kullanılır. Fakat alkaloit taşıyan türlerinin bu şekilde kullanılması tehlikelidir.
-Kaynatılmış suyu da içilir.
-Olgun tohumları acı lezzetli ve zehirli bileşikler taşıdıkları için, bunları uzaklaştırmak maksadıyla kaynar suda bir müddet tutulurlar. Gevşeyen kabuklar soyulup bakla yenir veya bu tohumlar lapa haline getirilerek harici olarak deriye sürülebilir.
Dekoksiyon: Bir avuç dolusu acıbakla tanesini 2 bardak suda haşlanır. Hazırlanan dekoksiyondan yarısı içilir.
Acı baklanın tohumları (termiye) kaynar suda haşlanır ve yenilir.
UYARI: Fazlası baş ağrısı yapar, mesaneye zarar verir.
10-100 cm yüksekliğinde, sık tüylü, bir senelik bitkidir. Yapraklar el seklinde parçalı, uzun saplı, 5-9 yapraklıdır. Çiçekleri dik salkım durumunda, beyaz veya mavimsi renkli, çiçek taç yaprağı kelebek seklindedir. Yahudi baklası diye de tanınır.
Türkiye'de üç türü bulunmaktadır.
Beyaz Yahudi baklası: Beyaz çiçeklidir. 120 cm kadar yükseklikte, bir yıllık bir bitkidir.
Yahudi baklası, Temriye, Delice Bakla, Şam Baklası, Gavur baklası, Romen bezelyesi, Kurt baklası, Danik de denir. Otsu bir bitkidir. Çiçekleri sarı mavi ve beyaz olabilir. Tadı acıdır. Sık ormanlarda bol miktarda görülen çok güzel bir nebattır. Tatlı bir cinside geliştirilerek hayvan yemi olarak ta kullanılmaktadır. Süs bitkisi olarakta yetiştirilir.
- Çiçeklerinden hazırlanan çay idrar söktürücüdür.
- Tohumları da kullanılır.
- Böbrek ve idrar yolları için temizleyicidir.
- Zorlukları giderir.
- Taş ve kumların düşürülmesine yardımcı olur.
- Vücutta fazla tuz birikmişse atar.
- Albümin miktarını düşürür.
- Dalak ve bağırsaktaki tutukluğu açar.
- Sedef otu, bal ve sirke ile karıştırılıp içilirse mide bulantısını geçirir.
- Lumbago ve siyatik, romatizma ağrılarına faydalıdır.
- Sirke ve bal ile kaynatılır, lapa haline getirilir sıcak sıcak bağlanır.
- Kurt düşürücüdür.
- Basura, vucuttaki benek ve lekelere iyi gelir.
- Acı bakladan 30 grm yenirse yaraları iyileştirir, safra çıkarır.
- Balgam söktürücüdür, sıcak suda sirke ve bal ile karıştırılıp şerbet yapılarak 4 gr. kadar içilir.
- Arpa unu ile karıştırılıp, hamuru cerahatli yaralara, kanser yaralarına, cilt lekelerine yakı halinde konulursa bunlara şifa verir.
- Solucanları düşürür: Unu bal ve sirke ile karıştırılıp içilir veya sirke ile şurup haline getirilip içilir.
- Kan temizleyici ve besleyicidir, kuvvet verir.
- Vücutta biriken tuzların yol açtığı baş ağrısını giderir, nefes darlığına faydalıdır.
- Semen Lupini, Şeker hastalarında kan şekerini azaltır. Zehirsizleştirilmiş baklalardan 10-20 adetyenilebilir.
- Fazla yenilirse meniyi arttırır.
- Zehirli haşerelerin ısırdığı yere konulursa zahiri dışarı çeker. Lapa olarakta uygulanır.
- Gögözün keskin görmesini sağlar: Sabah ve akşam yenir.
- Melezon kökü ile karıştırılıp yıkandığında uyuz koyuna iyi gelir.
- Adet kanamalarını artırır ve kolaylaştırır, doğum sonrası akıntıların gelişini rahatlatır ve cenini düşürür:
- - Bal ve mürver çiçeği ile karıştırıp içilir.
- -Toz haline getirilmiş kavrulmuş tohumlardan sabah aç karnına 1 kahve kaşığı alınır.
KULLANIM BİÇİMLERİ
-Sirke ve bal ile kaynatılır bir gramı içilir.
-Yakısı ve lapası haricen kullanılır.
-Tohumları hafifçe kavrulur ve değirmende dövülür; elde edilen tozdan yemek aralarında birer tatlı kaşığı yenir. Bu kavrulmuş tohumlar “Sebze Kahvesi” adı ile kahve yerine kullanılır. Fakat alkaloit taşıyan türlerinin bu şekilde kullanılması tehlikelidir.
-Kaynatılmış suyu da içilir.
-Olgun tohumları acı lezzetli ve zehirli bileşikler taşıdıkları için, bunları uzaklaştırmak maksadıyla kaynar suda bir müddet tutulurlar. Gevşeyen kabuklar soyulup bakla yenir veya bu tohumlar lapa haline getirilerek harici olarak deriye sürülebilir.
Dekoksiyon: Bir avuç dolusu acıbakla tanesini 2 bardak suda haşlanır. Hazırlanan dekoksiyondan yarısı içilir.
Acı baklanın tohumları (termiye) kaynar suda haşlanır ve yenilir.
UYARI: Fazlası baş ağrısı yapar, mesaneye zarar verir.
Acıağaç
Acıağaç (Quassia amara):
Kabuklarında sarı benekler olup, kırmızı çiçek açan bu bitki sıcak ülkelerde yetişmektedir. Adından da anlaşılacağı üzere bir ağaç fakat boyutu oldukca küçüktür. Bünyesinde kuasin adında acı bir madde bulundurur. Bunun yanı sıra rezin ve uçucu yağ içerir.
Acıağacın Faydaları:
Acıağacın iştah açıcı özelliği vardır. Bunun sebebi içerisinde bulundurduğu kuasin adlı maddenin yaptığı etkilerdir. Kuasin; tükürük salgısını canlandırıp midede ki bağırsakların canlanmasına sebebiyet verir. Etkili olarak kullanıldığı yerler sindirim sistemi ile alakalıdır. Mide başta olmak üzere karaciğer, bağırsak ve böbreklerin düzen içerisinde çalışmasına yardım eder.
Ayrıca böbrekler ve özellikle mide sancılarını kesebilme yetisi vardır. Haşereleri kaçırmak için kullanılabilir. Ayrıca kanamaları durdurur.
Acıağaç nasıl kullanılır?
Kabukları, odunu, kökü önce kurutulduktan sonra parçalanır ve ardından kaynatılarak kullanılır. Elde edilen su vücuda sürülür ise haşerelerden korunulabilir. Ayrıca ek bilgi olarak vermek istiyorum: Acı ağaç suyunun fazla tüketilmesi durumunda baş dönmesi, mide bulantısı ve kusmaya sebebiyet verebilir.
Kabuklarında sarı benekler olup, kırmızı çiçek açan bu bitki sıcak ülkelerde yetişmektedir. Adından da anlaşılacağı üzere bir ağaç fakat boyutu oldukca küçüktür. Bünyesinde kuasin adında acı bir madde bulundurur. Bunun yanı sıra rezin ve uçucu yağ içerir.
Acıağacın Faydaları:
Acıağacın iştah açıcı özelliği vardır. Bunun sebebi içerisinde bulundurduğu kuasin adlı maddenin yaptığı etkilerdir. Kuasin; tükürük salgısını canlandırıp midede ki bağırsakların canlanmasına sebebiyet verir. Etkili olarak kullanıldığı yerler sindirim sistemi ile alakalıdır. Mide başta olmak üzere karaciğer, bağırsak ve böbreklerin düzen içerisinde çalışmasına yardım eder.
Ayrıca böbrekler ve özellikle mide sancılarını kesebilme yetisi vardır. Haşereleri kaçırmak için kullanılabilir. Ayrıca kanamaları durdurur.
Acıağaç nasıl kullanılır?
Kabukları, odunu, kökü önce kurutulduktan sonra parçalanır ve ardından kaynatılarak kullanılır. Elde edilen su vücuda sürülür ise haşerelerden korunulabilir. Ayrıca ek bilgi olarak vermek istiyorum: Acı ağaç suyunun fazla tüketilmesi durumunda baş dönmesi, mide bulantısı ve kusmaya sebebiyet verebilir.
Abdestbozan Otu Nedir Faydaları Nelerdir?
Abdest bozan otu nerede yetişir? Abdestbozan otu, rutubetli yerler başta olmak üzere yol kenarlarında ve çayırlarda rahatlıkla yetişmektedir. Ülkemizde en çok Karadeniz bölgesinin yüksek rakımlı kesimlerinde yetişmektedir.
Abdestbozan Otunun Faydaları Nelerdir?
Kullanımı: Abdestbozan otunun acı olan kökü ve sinir otu çayı karıştırılarak kullanıldığında, iltihabı kesici etki göstermektedir.
Kökünün acı olması kadar kullanımında sağladığı faydalarda çeşitlidir. Abdestbozan otu kökünden çay hazırlanıp 1’er saat ara ile 1 kaşık içilmesi oldukça faydalıdır.
Abdestbozan otunun taze yeşil yaprakları, salatalarda kullanılabilir.
Abdest bozan otunun çorbalarda veya diğer yemeklerde baharat olarak kullanılabilmesi için; Haziran – Ekim ayları arasında taze olarak toplanıp, güneş almayan ve nemsiz ortamlarda kurutulması yeterli olacaktır.
Ayrıca sağlık alanı dışında abdestbozan otu siyah ve yeşil boyanın elde edilmesinde kullanılmaktadır.
Abdestbozan Otunun Faydaları Nelerdir?
- Abdestbozan otu mideyi kuvvetlendirerek çeşitli rahatsızlıkların oluşmasını engeller.
- İdrar yolu ile alakalı olan rahatsızlıklara iyi gelmektedir.
- Göğüs ağrısı olan kişilere önerilmektedir.
- Burun kanamalarının kesilmesinde abdestbozan otu kullanımı oldukça etkili olmaktadır.
- Vücudun direncini arttırmaktadır.
- Ateş düşürücü ve öksürüğü kesici etkisi bulunmaktadır.
- Hastalık halinde balgam söktürücü ve ter attırıcı etki sağlamaktadır.
- Bademcik şişlerini indirmeye yardımcı olur.
- Mide yanması durumlarına iyi gelir.
- Can acıtan ve can sıkıcı çıbanların daha hızlı olgunlaşmasını sağlayarak, vücuttan atılmasına yardımcı olur.
- Ateş düşürücü ve ağrı kesici etkilerinin olması sebebiyle, doğal aspirin etkisi göstermektedir.
- Bağırsakta oluşan gazların rahatlatılmasında etkilidir.
- Ciltte oluşmuş olan çillerin temizlenmesinde etkilidir.
- Gargara yapılarak kullanılması durumunda; ses kısıklığı sorunu başta olmak üzere boğaz ağrılarına da iyi gelmektedir.
- Abdestbozan otu kökünün çiğnenerek tüketilmesi durumunda, ağrıyan dişlerin acısını dindirmektedir.
- Abdestbozan Otu Nasıl Kullanılır?
Kullanımı: Abdestbozan otunun acı olan kökü ve sinir otu çayı karıştırılarak kullanıldığında, iltihabı kesici etki göstermektedir.
Kökünün acı olması kadar kullanımında sağladığı faydalarda çeşitlidir. Abdestbozan otu kökünden çay hazırlanıp 1’er saat ara ile 1 kaşık içilmesi oldukça faydalıdır.
Abdestbozan otunun taze yeşil yaprakları, salatalarda kullanılabilir.
Abdest bozan otunun çorbalarda veya diğer yemeklerde baharat olarak kullanılabilmesi için; Haziran – Ekim ayları arasında taze olarak toplanıp, güneş almayan ve nemsiz ortamlarda kurutulması yeterli olacaktır.
Ayrıca sağlık alanı dışında abdestbozan otu siyah ve yeşil boyanın elde edilmesinde kullanılmaktadır.
B - Şifalı Bitkiler Ansiklopedisi
BADEM (prunus amygdalus): Gülgillerden bir çeşit ağacın yemişidir. Meyvesi ancak çağla halindeyken yenir. Olgunlaştıktan sonra, sert kabukla kaplı olan içi yenir. Hekimlikte kullanılan kısmı da burasıdır. Başlıca 2 çeşidi vardır: Acıbadem – Tatlıbadem.
Faydası: Badem, beden ve zihin yorgunluğunu giderir. Hamilelerin zayıf düşmemesini sağlar. Sütle içilirse mideyi kuvvetlendirir. Kabızlığı giderir. Nekahat devresini kısaltır. Böbrek, mesane ve tenasül yollarındaki iltihapları giderir. Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir. Bronşit, boğaz ağrısı, anjin, boğaz yanması ve akciğer hastalıklarında faydalıdır. Bademyağı kabızlığı giderir. Egzama ve kaşıntıların verdiği rahatsızlıkları azaltır. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesine yardım eder. Kulak ağrılarını dindirir. Yumurtayla karıştırılıp da, basur memelerine sürülecek olursa, ağrı ve yanmaları giderir.
BAKLA (ful): Baklagillerden hazmı kolay ve besleyici bir bitkidir. Ev ilaçlarında çiçekleri kullanılır. Bir çeşidi olan acıbakla ise, acı ve otsu bir bitkidir.
Faydası: İdrar yollarını temizler. Böbrek ağrılarını dindirir. Böbrek iltihaplarını giderir. Böbrek kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Lumbago, romatizma, siyatik ve dolama şikayetlerini giderir.
BALDIRAN (ağuotu): Maydanozgillerden, nemli yerlerde yetişen 1-2 metre boyunda zehirli bir bitkidir. Gövdesi kalındır. Saplarının alt kısmı erguvani renktedir. Yaprakları büyük, çiçekleri yayvan ve küçüktür. Terkibinde coniine vardır. Büyük baldıran ve küçük baldıran olmak üzere 2 çeşidi vardır. Ev ilaçlarında kullanılmaz.
Faydası: Hekimlikte ağrı giderici ve spazm giderici olarak, siyatik, tetanoz, epilepsi, trilemnius nevraljisi ve kore hastalığının tedavisinde kullanılır.
BALDIRIKARA (fujer): Eğreltiotugillerden; nemli yerlerde yetişen otsu bir bitkidir. Yaprakları at yelesini andırır. Yurdumuzun hemen hemen her yerinde yetişir.
Faydası: Grip ve soğukalgınlığında hastayı rahatlatır. Balgam söktürür. Mide ağrılarını keser. Böbrek kumlarının dökülmesini sağlar. Derideki şişlikleri indirir. Saç dökülmesini önler. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Diğer ilaçlara da tat verici olarak kullanılır.
BALIKOTU (hablülhilal): Cava’da ve Malabar’da yetişen ve zehirli meyvesiyle balıkları sersemleterek yakalamaya yarayan zehirli bir bitkidir. 50 santim boyundadır. Dalları yeşil ve tüylüdür. İlaç olarak yaprak ve çiçekleri kullanır.
Faydası: Terletir, idrar söktürür. Vücudu rahatlatır. Bronşit ve nezlede, bütün bulaşıcı hastalıklarda kullanılır.
BALLIBABA (laminum): Ballıbabagiller familyasından bir çeşit bitkidir. Benekli ballıbaba ve arıların çok sevdiği ak ballıbaba gibi türleri vardır.
Faydası: Kabakulak, mayasıl ve kanlı basurda faydalıdır.
BAMYA (hibiscus esculentus): Ebegümecigiller familyasından; yaprakları asma yaprağına benzeyen, meyvesi beş bölmeli, tohumları yuvarlak ve yeşilimtrak gri renkte, sebze olarak yenen bir bitkidir. Amasya, Balıkesir bamyası gibi çeşitleri vardır.
Faydası: Kabızlığı giderir. Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.
BANOTU (konca): Patlıcangiller familyasından; yol kenarlarında, gölgelik yerlerde yetişen, 80 santimetre kadar boyunda uyuşturucu ve zehirli bir bitkidir. Açık yeşil renktedir. Her tarafında beyaz, uzun tüyler vardır. Çiçekleri sarımtırak, kırmızımsı mor renktedir. Meyvesinin içinde yüzlerce tohumu vardır. Ev ilaçlarında kullanılması tavsiye edilmez.
Faydası: Teskin edicidir. Titreme ve çarpıntıyı giderir. Uykuyu kaçırır. Keyif verir. Beyin hastalıkları, kore hastalığı ve nikriste faydalıdır.
BASUROTU (küçükkırlangıçotu): Düğünçiçeğigiller familyasından; ilkbaharda çalılıklar arasında yetişen küçük bir bitkidir. Yaprakları üç parçalıdır. Yeşilimtıraktır. Yumruları yapraklarının arasındadır. Kökü küçüktür. Çiçekleri altın sarısı rengindedir. Sabahları açar, akşamları kapanırlar. Ev ilaçlarında kökleri kullanılır.
Faydası: Basur memelerinden doğan şikayetleri giderirler.
BEHMEN (kavzakökü): Turp’a benzer, otsu bir bitkidir. 20 Ocak ile 20 Şubat arasında çiçek açar. Çiçeğinin rengine göre kızılbehmen ve akbehmen adında iki türü vardır.
Faydası: Basur memelerinden doğan şikayetleri giderir.
BERGAMOT (citrus bergamia): Sedefotugiller familyasından bir çeşit narenciye türüdür. Meyvesinin kabuklarından güzel kokulu bir esans yapılır. Dalları seyrek ve kısa dikenlidir. Meyvesi armut şeklinde, sarımtırak yeşil veya altın sarısı rengindedir. 8-10 dilimi vardır. Bergamot meyvasından çıkarılan esans yeşilimtırak veya sarımtırak yeşil renktedir. Acı fakat hoş kokuludur.
Faydası: Koku vermesi için bazı ilaçlara ve çaya karıştırılır. Reçeli de yapılır.
BESBASE (macis): Hindistancevizi çekirdeğini örten özlü zardır. İçeriğinde esans ve yağ vardır.
Faydası: Teskin edici, iştah açıcı ve vücudu kuvvetlendiricidir. Tavsiye edilen milktarı aşmamalıdır Aksi halde zehirlenme belirtileri görülebilir.
BEŞPARMAKOTU (kazotu): Gülgillerden; yol kenarında ve çayırlarda yetişen 40-70 santimetre boyunda yabani bir bitkidir. Yaprakları beşparmak şeklindedir. Rozete benzer. Gümüşi renktedir. Uzun saplı çiçekleri, yaprakların arasından çıkar. Altın sarısı rengindedir. Yaprak ve kökleri Temmuz, Ağustos aylarında toplanıp kurutulur.
Faydası: İshali keser. Mide rahatsızlıklarını giderir. Vücuda kuvvet verir. Bademcik ve boğaz ağrılarını giderir. Diş ağrılarını dindirir. Diş etlerini kuvvetlendirir. Yüz lekelerini giderir ve cildi yumuşatır.
BEZELYE (pisum): Baklagillerden tırmanıcı bir bitki ve onun tohumudur.
Faydası: Kabızlığı giderir. Kan yapar. Kan kanserine karşı korur.
BİBER (filfil): Patlıcangillerden; taze iken yeşil ve çoğu acı olan meyvesi; sebze ve baharat olarak kullanılır. Bol miktarda C vitamini vardır. Acı ve tatlı, yeşil ve kırmızı çeşitleri vardır.
Faydası: Kırmızı biber ile hazırlanan ilaç, nevralji, lumbago ve romatizmada faydalıdır. Ayrıca biber, mideyi kuvvetlendirir. İştahı açar ve hazmı kolaylaştırır. Kanamaları önler. Cinsel arzuları kamçılar.
BİBERİYE (kuşdili): Ballıbabagillerden; Akdeniz çevresinde çok yetişen; küçük, kalınca, ensiz ve kokulu yaprakları ile çiçeklerinden faydalanılan bir bitkidir. Yaprakları iğneye benzer. Boyu 2 metre kadardır. Çiçekleri mavi veya eflatundur. Çiçeklerinden renksiz veya soluk sarı renkte olan biberiye esansı çıkarılır. İçeriğinde kafuru, sineol, kamfen, pinen, borneol ve bornilasetat vardır.
Faydası: Hazımsızlığı giderir. Çarpıntıyı keser. Yarımbaş ağrılarını giderir. Baş dönmesini keser. Astım, bronşit ve kansızlıkta faydalıdır. Yağlı saçların yağını alır. Burkulmalarda ve deri yaralarında da haricen kullanılır. İdrar ve adet söktürür. Safra ifrazatını arttırır.
BİNBİRDELİKOTU (hypericum calycinum): Çalılık ve fundalıklar arasında yetişen uzun ömürlü bir otsu bitkidir. 30-80 santimetre boyundadır. Gövdesi dört köşelidir. Yaprakları sapsızdır. Çiçekleri parlak sarı renktedir. Mayıs ve eylül aylarında çiçek açar.
Faydası: İdrar ve balgam söktürür. İştah açar. Sinirleri yatıştırır.
BİTOTU (mezevek): Düğünçiçeğigiller familyasından; bir çok çeşidi bulunan ve kuzey yarımkürede yetişen bir bitkidir. Tohumlarında Delphinine vardır. Zehirlidir.
Faydası: Bit, pire gibi zararlı asalak ufak böcekleri öldürmekte kullanılır.
BORUÇİÇEĞİ (çançiçeği): Çançiçekgillerden; çiçekleri boru biçiminde olan bir bitkidir. Çiçekleri turuncu renktedir.
Faydası: Nefes darlığı, bronşit ve astımın sebep olduğu rahatsızlıkları giderir.
BÖĞÜRTLEN (tilkiüzümü): Gülgillerden; bahçe çitlerinde, yol kenarlarında kendiliğinden yetişen, dikenli bir çalıdır. Yemişi ahududuya benzer, fakat ondan küçüktür. Önceleri kırmızı iken sonraları kararır. Yaprakları; çiçekleri açmadan toplanıp, kurutulur. Birçok türü vardır.
Faydası: İdrar söktürür. Ayaklardaki şişlikleri indirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Gözlerdeki zafiyeti giderir. Mesane taşlarının düşmesine yardımcı olur. Ağız, dil, diş eti ve bademcik iltihaplarını giderir. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Haricen kullanıldığı takdirde ağrıları dindirir, yanıkları iyileştirir. Kökü kaynatılıp, suyu içilecek olursa kandaki şeker miktarını düşürür.
BÖRÜLCE (karnıkara): Göbeği koyu renkli bir çeşit ufak fasulyedir. İçeriğinde protein, azot, nişasta ve C vitamini vardır.
Faydası: İdrar tutukluğunu ve anüs kaşıntısını giderir. Yanık tedavisinde kullanılır.
BUĞDAY (triticium vulgare): Birçenekligillerdendir. Sapları kamışsıdır ve içleri boştur. Çiçekleri başak şeklindedir. Yemişlerine buğday denir. İçeriğinde B vitamini ve karbonhidratlar vardır. Bunlar, tanelerin kepeğindedir. Bu nedenle buğday unu ne kadar çok kepekli, yani esmer olursa, o derece faydalı olur.
Faydası: Kepekli buğday unundan yapılan ekmek, kurabiye ve benzerleri bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Kabız olmayı önler. Çimlendirilmiş buğday tanesi zihin yorgunluğunu ve sinir bozukluklarını giderir. Damar sertliği, mide ve cilt hastalıkları olanlar, taze ekmek ve sıcak börek gibi şeyler yememelidirler.
BURÇAK (lathyrus): Baklagillerden; taneleri hayvan yemi olarak kullanılan bir bitkidir. Taneleri mercimeğe benzer.
Faydası: Lapası; ezik, çürük tedavisinde; taneleri ise, isilik ve mayasılda kullanılır.
Faydası: Badem, beden ve zihin yorgunluğunu giderir. Hamilelerin zayıf düşmemesini sağlar. Sütle içilirse mideyi kuvvetlendirir. Kabızlığı giderir. Nekahat devresini kısaltır. Böbrek, mesane ve tenasül yollarındaki iltihapları giderir. Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir. Bronşit, boğaz ağrısı, anjin, boğaz yanması ve akciğer hastalıklarında faydalıdır. Bademyağı kabızlığı giderir. Egzama ve kaşıntıların verdiği rahatsızlıkları azaltır. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesine yardım eder. Kulak ağrılarını dindirir. Yumurtayla karıştırılıp da, basur memelerine sürülecek olursa, ağrı ve yanmaları giderir.
BAKLA (ful): Baklagillerden hazmı kolay ve besleyici bir bitkidir. Ev ilaçlarında çiçekleri kullanılır. Bir çeşidi olan acıbakla ise, acı ve otsu bir bitkidir.
Faydası: İdrar yollarını temizler. Böbrek ağrılarını dindirir. Böbrek iltihaplarını giderir. Böbrek kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Lumbago, romatizma, siyatik ve dolama şikayetlerini giderir.
BALDIRAN (ağuotu): Maydanozgillerden, nemli yerlerde yetişen 1-2 metre boyunda zehirli bir bitkidir. Gövdesi kalındır. Saplarının alt kısmı erguvani renktedir. Yaprakları büyük, çiçekleri yayvan ve küçüktür. Terkibinde coniine vardır. Büyük baldıran ve küçük baldıran olmak üzere 2 çeşidi vardır. Ev ilaçlarında kullanılmaz.
Faydası: Hekimlikte ağrı giderici ve spazm giderici olarak, siyatik, tetanoz, epilepsi, trilemnius nevraljisi ve kore hastalığının tedavisinde kullanılır.
BALDIRIKARA (fujer): Eğreltiotugillerden; nemli yerlerde yetişen otsu bir bitkidir. Yaprakları at yelesini andırır. Yurdumuzun hemen hemen her yerinde yetişir.
Faydası: Grip ve soğukalgınlığında hastayı rahatlatır. Balgam söktürür. Mide ağrılarını keser. Böbrek kumlarının dökülmesini sağlar. Derideki şişlikleri indirir. Saç dökülmesini önler. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Diğer ilaçlara da tat verici olarak kullanılır.
BALIKOTU (hablülhilal): Cava’da ve Malabar’da yetişen ve zehirli meyvesiyle balıkları sersemleterek yakalamaya yarayan zehirli bir bitkidir. 50 santim boyundadır. Dalları yeşil ve tüylüdür. İlaç olarak yaprak ve çiçekleri kullanır.
Faydası: Terletir, idrar söktürür. Vücudu rahatlatır. Bronşit ve nezlede, bütün bulaşıcı hastalıklarda kullanılır.
BALLIBABA (laminum): Ballıbabagiller familyasından bir çeşit bitkidir. Benekli ballıbaba ve arıların çok sevdiği ak ballıbaba gibi türleri vardır.
Faydası: Kabakulak, mayasıl ve kanlı basurda faydalıdır.
BAMYA (hibiscus esculentus): Ebegümecigiller familyasından; yaprakları asma yaprağına benzeyen, meyvesi beş bölmeli, tohumları yuvarlak ve yeşilimtrak gri renkte, sebze olarak yenen bir bitkidir. Amasya, Balıkesir bamyası gibi çeşitleri vardır.
Faydası: Kabızlığı giderir. Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.
BANOTU (konca): Patlıcangiller familyasından; yol kenarlarında, gölgelik yerlerde yetişen, 80 santimetre kadar boyunda uyuşturucu ve zehirli bir bitkidir. Açık yeşil renktedir. Her tarafında beyaz, uzun tüyler vardır. Çiçekleri sarımtırak, kırmızımsı mor renktedir. Meyvesinin içinde yüzlerce tohumu vardır. Ev ilaçlarında kullanılması tavsiye edilmez.
Faydası: Teskin edicidir. Titreme ve çarpıntıyı giderir. Uykuyu kaçırır. Keyif verir. Beyin hastalıkları, kore hastalığı ve nikriste faydalıdır.
BASUROTU (küçükkırlangıçotu): Düğünçiçeğigiller familyasından; ilkbaharda çalılıklar arasında yetişen küçük bir bitkidir. Yaprakları üç parçalıdır. Yeşilimtıraktır. Yumruları yapraklarının arasındadır. Kökü küçüktür. Çiçekleri altın sarısı rengindedir. Sabahları açar, akşamları kapanırlar. Ev ilaçlarında kökleri kullanılır.
Faydası: Basur memelerinden doğan şikayetleri giderirler.
BEHMEN (kavzakökü): Turp’a benzer, otsu bir bitkidir. 20 Ocak ile 20 Şubat arasında çiçek açar. Çiçeğinin rengine göre kızılbehmen ve akbehmen adında iki türü vardır.
Faydası: Basur memelerinden doğan şikayetleri giderir.
BERGAMOT (citrus bergamia): Sedefotugiller familyasından bir çeşit narenciye türüdür. Meyvesinin kabuklarından güzel kokulu bir esans yapılır. Dalları seyrek ve kısa dikenlidir. Meyvesi armut şeklinde, sarımtırak yeşil veya altın sarısı rengindedir. 8-10 dilimi vardır. Bergamot meyvasından çıkarılan esans yeşilimtırak veya sarımtırak yeşil renktedir. Acı fakat hoş kokuludur.
Faydası: Koku vermesi için bazı ilaçlara ve çaya karıştırılır. Reçeli de yapılır.
BESBASE (macis): Hindistancevizi çekirdeğini örten özlü zardır. İçeriğinde esans ve yağ vardır.
Faydası: Teskin edici, iştah açıcı ve vücudu kuvvetlendiricidir. Tavsiye edilen milktarı aşmamalıdır Aksi halde zehirlenme belirtileri görülebilir.
BEŞPARMAKOTU (kazotu): Gülgillerden; yol kenarında ve çayırlarda yetişen 40-70 santimetre boyunda yabani bir bitkidir. Yaprakları beşparmak şeklindedir. Rozete benzer. Gümüşi renktedir. Uzun saplı çiçekleri, yaprakların arasından çıkar. Altın sarısı rengindedir. Yaprak ve kökleri Temmuz, Ağustos aylarında toplanıp kurutulur.
Faydası: İshali keser. Mide rahatsızlıklarını giderir. Vücuda kuvvet verir. Bademcik ve boğaz ağrılarını giderir. Diş ağrılarını dindirir. Diş etlerini kuvvetlendirir. Yüz lekelerini giderir ve cildi yumuşatır.
BEZELYE (pisum): Baklagillerden tırmanıcı bir bitki ve onun tohumudur.
Faydası: Kabızlığı giderir. Kan yapar. Kan kanserine karşı korur.
BİBER (filfil): Patlıcangillerden; taze iken yeşil ve çoğu acı olan meyvesi; sebze ve baharat olarak kullanılır. Bol miktarda C vitamini vardır. Acı ve tatlı, yeşil ve kırmızı çeşitleri vardır.
Faydası: Kırmızı biber ile hazırlanan ilaç, nevralji, lumbago ve romatizmada faydalıdır. Ayrıca biber, mideyi kuvvetlendirir. İştahı açar ve hazmı kolaylaştırır. Kanamaları önler. Cinsel arzuları kamçılar.
BİBERİYE (kuşdili): Ballıbabagillerden; Akdeniz çevresinde çok yetişen; küçük, kalınca, ensiz ve kokulu yaprakları ile çiçeklerinden faydalanılan bir bitkidir. Yaprakları iğneye benzer. Boyu 2 metre kadardır. Çiçekleri mavi veya eflatundur. Çiçeklerinden renksiz veya soluk sarı renkte olan biberiye esansı çıkarılır. İçeriğinde kafuru, sineol, kamfen, pinen, borneol ve bornilasetat vardır.
Faydası: Hazımsızlığı giderir. Çarpıntıyı keser. Yarımbaş ağrılarını giderir. Baş dönmesini keser. Astım, bronşit ve kansızlıkta faydalıdır. Yağlı saçların yağını alır. Burkulmalarda ve deri yaralarında da haricen kullanılır. İdrar ve adet söktürür. Safra ifrazatını arttırır.
BİNBİRDELİKOTU (hypericum calycinum): Çalılık ve fundalıklar arasında yetişen uzun ömürlü bir otsu bitkidir. 30-80 santimetre boyundadır. Gövdesi dört köşelidir. Yaprakları sapsızdır. Çiçekleri parlak sarı renktedir. Mayıs ve eylül aylarında çiçek açar.
Faydası: İdrar ve balgam söktürür. İştah açar. Sinirleri yatıştırır.
BİTOTU (mezevek): Düğünçiçeğigiller familyasından; bir çok çeşidi bulunan ve kuzey yarımkürede yetişen bir bitkidir. Tohumlarında Delphinine vardır. Zehirlidir.
Faydası: Bit, pire gibi zararlı asalak ufak böcekleri öldürmekte kullanılır.
BORUÇİÇEĞİ (çançiçeği): Çançiçekgillerden; çiçekleri boru biçiminde olan bir bitkidir. Çiçekleri turuncu renktedir.
Faydası: Nefes darlığı, bronşit ve astımın sebep olduğu rahatsızlıkları giderir.
BÖĞÜRTLEN (tilkiüzümü): Gülgillerden; bahçe çitlerinde, yol kenarlarında kendiliğinden yetişen, dikenli bir çalıdır. Yemişi ahududuya benzer, fakat ondan küçüktür. Önceleri kırmızı iken sonraları kararır. Yaprakları; çiçekleri açmadan toplanıp, kurutulur. Birçok türü vardır.
Faydası: İdrar söktürür. Ayaklardaki şişlikleri indirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Gözlerdeki zafiyeti giderir. Mesane taşlarının düşmesine yardımcı olur. Ağız, dil, diş eti ve bademcik iltihaplarını giderir. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Haricen kullanıldığı takdirde ağrıları dindirir, yanıkları iyileştirir. Kökü kaynatılıp, suyu içilecek olursa kandaki şeker miktarını düşürür.
BÖRÜLCE (karnıkara): Göbeği koyu renkli bir çeşit ufak fasulyedir. İçeriğinde protein, azot, nişasta ve C vitamini vardır.
Faydası: İdrar tutukluğunu ve anüs kaşıntısını giderir. Yanık tedavisinde kullanılır.
BUĞDAY (triticium vulgare): Birçenekligillerdendir. Sapları kamışsıdır ve içleri boştur. Çiçekleri başak şeklindedir. Yemişlerine buğday denir. İçeriğinde B vitamini ve karbonhidratlar vardır. Bunlar, tanelerin kepeğindedir. Bu nedenle buğday unu ne kadar çok kepekli, yani esmer olursa, o derece faydalı olur.
Faydası: Kepekli buğday unundan yapılan ekmek, kurabiye ve benzerleri bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Kabız olmayı önler. Çimlendirilmiş buğday tanesi zihin yorgunluğunu ve sinir bozukluklarını giderir. Damar sertliği, mide ve cilt hastalıkları olanlar, taze ekmek ve sıcak börek gibi şeyler yememelidirler.
BURÇAK (lathyrus): Baklagillerden; taneleri hayvan yemi olarak kullanılan bir bitkidir. Taneleri mercimeğe benzer.
Faydası: Lapası; ezik, çürük tedavisinde; taneleri ise, isilik ve mayasılda kullanılır.
A - Şifalı Bitkiler Ansiklopedisi
A
ABDESTBOZANOTU (pimpinella saxisfrage): Gülgillerden; siyah ve yeşil boya çıkartılan bir bitkidir. Rutubetli yerlerde yetişir. Boyu 70 santimetre kadardır. Kökü akıcıdır.Faydası: Mideyi kuvvetlendirir. Göğüs ağrılarını dindirir. Ateşi düşürür. Boğmaca, öksürük ve baş ağrılarını keser. Vücuda dinçlik verir. Balgam ve ter söker. Burun kanamalarını keser. Bademcik şişlerini indirir. Mide yanması ve bağırsak gazlarını giderir. Çıbanın olgunlaşmasına yardım eder.
ACIAĞAÇ (kuvasya ağacı): Sedefotugillerden; 2-3 metre boyunda küçük bir bitkidir. İnce kabuklarının üzerinde sarı benekler vardır. Çiçekleri kırmızıdır. Sıcak ülkelerde yetişir. Bu ülkelerde acı ağaç kabuklarından yapılan kaplardan su içenlerin kuvvetleneceğine inanılır. Hekimlikte; kökü, kabuğu ve odunu kullanılır. Çok acıdır.
Faydası: İştah açar, hazmı kolaylaştırır. Ateşi düşürür. Tükürük ifrazatını arttırır. Mide, bağırsak, karaciğer ve böbreklerin çalışmasını düzenler. Böbrek sancılarını keser, taşların düşürülmesine yardımcı olur. Bağırsak kurtlarını döker. Kanamaları durdurur. Haşarat kaçırıcı olarak da kullanılır. Fazla kullanılacak olursa; baş dönmesi, mide bulantısı ve kusma yapar.
ACIBAKLA (termiye): Baklagillerden; otsu bir bitkidir. Acı taneleri kullanılır.
Faydası: Besleyicidir. İdrar söktürür ve idrar yollarını temizler. Böbrek iltihabını giderir. Böbrek taş ve kumlarının düşürülmesine yardımcı olur. Baş ağrılarını dindirir. Romatizma, lumbago ve siyatik ağrılarını keser. Albümin miktarını düşürür. Vücutta biriken tuzu atar.
ACIÇİĞDEM (güzçiğdemi): Zambakgillerden; sonbahar aylarında çiçek açan, mor renkli, zehirli bir bitkidir. Rutubetli yerlerde yetişir. Hekimlikte haricen kullanılır.
Faydası: Romatizma ve nikris tedavisinde kullanılır. Ancak zehirli olduğundan dikkatli olmak gerekir.
ADAÇAYI (salvia officinalis): Ballıbabagillerden; özellikle Akdeniz bölgesinde yetişen ıtırlı bir bitkidir. Menekşeye benzeyen çiçekleri haziran, temmuz aylarında açar. Yaprakları uzun, kenarları tırtıllı, beyazımsı yeşil renktedir. Hafif kafuru kokusu vardır. Çiçek açtığı zaman toplanıp, kurutulur.
Faydası: Mide va bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser. Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Boğaz, bademcik ve dişeti iltihaplarını giderir. Göğsü yumuşatır. Astımdaki sıkıntıları geçirir. İdrar ve ter söktürür. Banyo suyuna katılıp yıkanılırsa; zindelik verir. Günde, 3 kahve fincanından fazla içilmemelidir.
ADAMOTU (köpekotu): Patlıcangillerden; geniş yapraklı, fena kokulu bir bitkidir. Kökü, insan şeklini andırır. Bilhassa Antalya çevresinde yetişir. İçeriğinde “Hyoscyamine”, “Hyoseine” ve “Atropine” vardır.
Faydası: Şehvet artırıcıdır.
ADASOĞANI (scille): Zambakgillerden, bir çeşit bitkidir. Yaprakları uzun şerit şeklindedir. Çiçekleri; yeşil ve beyaz damarlıdır. 2 kilogram kadar olan soğan kısmı, yapraklarının altındadır. Acı ve zehirlidir. 7,5 gram adasoğanı öldürebilir. İçeriğinde “Scillarena glikozidi” vardır. Tazeyken kullanılmaz. Aksi halde zehirlenme ve kusmalara yol açar. Soğanın etli olan orta kısmı dilimlenerek kurutulur. Sonra dövülüp toz haline getirilir. Ev ilaçlarında çok dikkatli kullanılması gerekir.
Faydası: İdrar söktürür. Kalp hastalarında vücuda biriken suyu boşaltır. Azotemi’yi azaltır. Böbrek hastalarının kullanmaması gerekir. Uzun süre kullanılacak olursa “Albüminüri” yapar.
AĞAÇKAVUNU (utruç): Turunçgillerden; yaprakları mavimsi pembe bir ağaçtır. Meyvesi; buruşuk kabuklu iri limona benzer.
Faydası: Ferahlatıcı, serinletici ve kabızlık gidericidir.
AHLAT (yaban armudu): Gülgillerden; kendi kendine yetişen ve üzerine armut aşılanan bir ağaçtır. Yemişi iyice olgunlaştıktan sonra yenir.
Faydası: Meyveleri, ishal keser. Zehirli hayvan sokmalarında da filizleri dövülüp, konur.
AHUDUDU (ağaççileği): Gülgillerden; böğürtlen gibi çalı halinde, dikenli bir bitkidir. Kümeler halindedir. Kendiliğinden yetişir. Meyvesi duta benzer. Sarımtırak kırmızı portakal renginde, sulu ve güzel kokuludur. Meyvesi toplanıp, kurutulur. Reçel, şurup ve likör yapılır. Meyve olarak da yenir.
Faydası: Kanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür. Kabızlığı giderir. Vücuda dinçlik verir. Romatizma, mafsal kireçlenmesi, nikris, boğaz, bademcik ve göz iltihaplarında kullanılır. Kansızlık ve veremde çok iyi bir gıdadır. Ateş’i düşürür. Üre ve şeker hastalarına da faydalıdır. Mide ülseri olanların kullanmamaları gerekir.
AKASYA (salkımağacı): Baklagillerden; bir çeşit süs ve gölge ağacıdır. Salkım çiçekli ve küçük yapraklıdır. Çiçekleri güzel kokar. Çiçekleri kullanılır.
Faydası: Nefes darlığını giderir. Astımın şikayetlerini giderir.
AKDİKEN (geyikdikeni): Cehrigiller familyasından; 3-5 metre boyunda bir bitkidir. Meyveleri; siyah ve etkilidir. Hekimlikte; meyvelerinden yapılan şurup “Sirop de Nerprun” kullanılır. Ev ilaçlarında; kök ve kabuklarından yararlanılır.
Faydası: 20 tane meyve yenecek olursa, şiddetli müshil tesiri gösterir ve kabızlığı giderir. Kaşıntıları da keser. Ancak, belirtilen miktardan fazla kullanılmamalıdır. Aksi halde, şiddetli karın ağrılarına sebep olur.
AKHUŞAĞACI (kayınağacı): Kayıngillerden; nemli topraklarda yetişen bir ağaçtır. Meyveleri küçüktür. Yaprakları ilkbahar aylarında toplanıp kurutulur.
Faydası: İdrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. Şişmanlamayı önler. Romatizma ağrılarını dinlendirir. Ayak kokularını keser. Saçları gürleştirir, kepekleri yok eder. Cilt hastalıklarını tedavi eder. Kalp kifayetsizliğinin sebep olduğu idrar tutukluğunu giderir. Vücutta biriken tuzu atar. Üremi ve albüminde faydalıdır.
ALIÇ (ekşimuşmula): Gülgillerden; kırlarda yabani olarak yetişen bir ağaçtır. Meyveleri; küçük muşmulaya benzer, kırmızı renklidir. Tadı mayhoştur. Hekimlikte meyvesi kullanılır.
Faydası: Asabi çarpıntıları giderir. Sinir bozukluğunu geçirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Aritmide kullanılır. Uykusuzluğu giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve göğüs nezlesinde faydalıdır.
ALTINBAŞAKOTU (solidago officinalis): İdrar tutukluğu, albümin, nefrit, üremi ve sistit tedavisinde kullanılan bir çeşit bitkidir.
Faydası: Asabi çarpıntıları giderir. Sinir bozukluğunu geçirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Aritmide kullanılır. Uykusuzluğu giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve göğüs nezlesinde faydalıdır.
ALTINKÖKÜ (ipeka): Güney Amerika’da yetişen bir bitkidir.
Faydası: Az miktarda kullanıldığı takdirde tatlandırıcıdır. Yüksek dozlarda kullanılırsa kusturur, ishal yapar. Müzmin bronşitte ifrazatı artırır.
AMBERKABUĞU (croton elutheria): Antil adalarında yetişen “liquidamber/sığla ağacı” denilen ağacın kabuğudur. Kabukların dışı kahverengiye yakın gri; içi ise sarıdır. Yandığı zaman hoş bir koku verir.
Faydası: Dizanteri ve ishali keser. Hazım bozukluklarını giderir. Kansızlıkta faydalıdır. Anne sütünü yoğun şekilde artırır.
AMBERBARİS (kadıntuzluğu): Yabani, çalı şeklinde, sarı çiçekli bir ağaçtır. Kökü acıdır. Yaprakları ve yemişi tatlıdır. Seyrek ormanlarda bulunur. Boyu 2-3 metre arasındadır. Meyvelerinde bol miktarda C vitamini vardır. Meyveleri, kabukları ve kökü kullanılır.
Faydası: Karaciğer ve safra kesesi hastalıklarını iyileştirir. Ateşi düşürür. Hazım bozukluklarını giderir. Bağırsak iltihaplarını tedavi eder. Öksürüğü keser. Mideyi kuvvetlendirir. İştah açar. Ağız yaralarını iyileştirir. Kan dolaşımını düzenler. Yüksek tansiyonu düşürür. Siyatik, romatizma ve eklem ağrılarını giderir.
ANASON (anis): Vatanı Asya’dır. Maydanozgillerden; yarım metre kadar yükseklikte bir bitkidir. Yaprakları yuvarlak ve böbrek şeklindedir. Çiçekleri beyazdır; meyveleri küçüktür. Meyvelerinde “Anethol” vardır. Kokucu ve yakıcı lezzettedir. Temmuz ve ağustos aylarında toplanır.
Faydası: Hazmı kolaylaştırır. İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İdrarı artırır. Kusmaları ve ishali keser. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Ancak, aybaşı kanamaları ve hamilelik döneminde kullanılmaz. Anne sütünü artırır. Sinirleri yatıştırır. Migren ağrılarını keser. Beyin yorgunluğunu giderir. Uyku verir. Kalbi kuvvetlendirir. Kan dolaşımının düzenli olmasını sağlar. Cinsel arzuları kamçılar. Astım, nefes darlığı ve bronşitte görülen şikayetleri giderir. Öksürüğü keser. Yaşlılarda meme sarkmasını önler. Fazla miktarda kullanıldığı zaman uyuşukluk verir.
ANDIZOTU (atgözü): Bileşikgillerden; nemli yerlerde yetişen, 1 metre kadar sapı olan, bir çeşit ottur. Yaprakları büyük, yumuşak ve yuvarlaktır. Çiçekleri sarı renkte olup, acı ve kokuludur. Kökü kalındır. Meyveleri küçük fıstık kozalağına benzer.
Faydası: Mideyi kuvvetlendirir. Balgam söker. Mikropları öldürür. Vücutta biriken tuzu atar. Üremi, nefrit, sistit, idrar yolları hastalıkarında faydalıdır. Nefes darlığını giderir. Karaciğer hastalıklarını tedavi eder. Kaşıntıları keser. Fazla kullanıldığı zaman mide bulantısı yapar.
ANTEP FISTIĞI (şam fıstığı): Antepfıstığıgiller familyasındandır; Gaziantep civarında yetiştirilen, 5-10 metre yüksekliğinde bir ağaç ve bunun meyvesidir. İçeriğinde sabit yağ, sakkaroz ve proteinli maddeler vardır.
Faydası: Vücudun gelişmesini sağlar. Beden ve zihin gücünü arttırır. Cinsel istekleri kamçılar. Böbrek ve safra kesesi ağrılarını hafifletir. Göğsü yumuşatır, öksürük söktürür.
ARAROT (maranta nişastası): Sıcak iklimlerde yetişen “Maranta” adlı kamıştan veya ona benzer başka bitkilerin köklerinden çıkarılan beyaz bir tozdur. Nişastadan daha incedir. Kokusu ve tadı yoktur.
Faydası: Çocuk maması yapmakta kullanılır. Süt çocuklarına ve nekahat dönemi hastalarına verilir. Hastalıklardan sonra görülen halsizlikleri giderir.
ARDIÇ (ephel): Kozalaklılardan 2-5 metre boyunda bir ağaçtır. Yaprakları ince, uzun, sivri ve güzel kokuludur. Meyveleri; siyah, parlak kozalak şeklindedir. Bunlara ardıç tohumu da denilir. Kasım ve aralık aylarında toplanıp kurutulur. Bir çok türü vardır.
Faydası: Kandaki şeker miktarını düşürür. Pankreasın normal çalışmasını sağlar. Nekahat devresinin çabuk atlatılmasında yardımcı olur. Vücuda dinçlik verir. Böbrekleri, mesaneyi ve idrar yollarını temizler. Ter ve idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Soğuk algınlığı, romatizma, damar sertliği ve nikriste de faydalıdır. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Aybaşı ağrılarını dindirir. Böbreklerinde iltihap olanlar kullanamaz. Tavsiye edilen miktarı da aşmamalıdır.
ARDIÇKATRANI AĞACI (katran ardıcı): 1 metre kadar yükseklikte; yuvarlak kırmızı meyveleri olan bir ağaçtır. Meyveleri ardıç meyvelerinden daha büyüktür. Odunun kapalı ocaklarda yakılmasından (Kuru distilasyon) ardıçkatranı denilen bir madde çıkarılır.
Faydası: Kadyağı; ergenlik, egzama, saçkıran, kellik, uyuz ve sedef hastalığında kullanılır.
ARMUT(pirus communis): Gülgillerden; çiçekleri beyaz bir ağacın meyvesidir. Armut; suluca, yumuşak, tatlı ve küçük çekirdeklidir. Rengi sarı ile yeşil arasında değişir. Ankara , Mustabey, Çengel, Kumla, Bey olmak üzere birçok çeşidi vardır.
Faydası: Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. İdrarı bollaştırır. Böbrek kum ve taşlarının dökülmesine yardım eder. Yüksek tansiyonu düşürür. Kanı temizler bütün salgı bezlerinin normal çalışmasını sağlar. Kansızlığı giderir, kabızlığı önler. Sinirleri yatıştırır. Zihin yorgunluğunu giderir. Susuzluğu keser. Tükürük ifrazatını artırır. Hamilelerin kusmalarını azaltır. Hazımsızlığı giderir. Mafsal kireçlenmesi, nikris ve romatizmada faydalıdır. Şeker hastaları da yiyebilir. Midesi zayıf olanların kompostosunu içmeleri tavsiye edilir. Yemeklerden önce yenecek olursa daha faydalı olur.
ARPA (hordeum vulgare): Buğdaygillerden; taneleri ekmek ve bira yapımında kullanılan bir bitkidir. Hayvan yemi olarak da verilir. Nişastası boldur. Kavrulup kahveye de karıştırılır.
Faydası: İdrar söktürür. Mesane ve idrar yollarındaki iltihapları temizler. Böbrek ve kum taşlarının dökülmesine yardım eder. Prostat büyümesini önler. Asabi kusmaları durdurur. Boğaz ve yarımbaş ağrılarını dindirir. Dil iltihaplarını giderir. Temriye ve mayasılda haricen kullanılır.
ASLANAĞZI (kurtağzı): Aslanağzıgiller familyasından; türlü renkte, güzel bir bitkidir. Kokusuzdur. Daha ziyade süs bitkisi olarak kullanılır.
Faydası: Balgam söktürür. Bronşit’te rahatlık verir.
ASLANYAĞI (leontopidium alpinium): Bileşikgiller familyasından; Alp dağlarının yüksek tepelerindeki kireçli topraklarda yetişen bir bitkidir. Çiçekleri yıldız şeklindedir. Ağustos ayında toplanıp kurutulur.
Faydası: Çocuklarda görülen ishalleri keser.
ASLANDİŞİ (karahindiba): Bileşikgiller familyasından; yol kenarında, çayır ve hendeklerde yetişen bir çeşit bitkidir. Yaprakları rozet şeklindedir. Çiçekleri sarıdır. Taze yaprakları salata olarak da yenilebilir. Kökünde; Torexacin, levulin, inulin ve şeker vardır. Yaprakları ilkbahar; kökleri ise, sonbahar aylarında toplanıp, kurutulur.
Faydası: İdrar söktürür. Mesane ve kalınbağırsak iltihaplarını giderir. Göğsü yumuşatır, öksürüğü keser. Balgamlı ishalleri keser. Karaciğer şişkinliğini indirir. Böbrek ve safra taşlarını düşürür. Sarılıkta faydalıdır. Anne sütünü artırır. Taze sürgünleri kırıldığı zaman akan sütü de dişleri temizler. Öğütülen kökü, kahveye katılır.
ASLANKUYRUĞU (yerpırasası): Ballıbabagillerden; bir çeşit bitkidir.
Faydası: Ateşi düşürür ve terletir. Vücuda rahatlık verir.
ASLANPENÇESİ (alchemila vulgaris): Gülgillerden; çayırlarda, ormanlarda yetişen ve türlü çeşitleri olan bir yabani bitkidir. 5-7 parçalı olan yaprakları büyüktür. Kökü geniştir. Çiçekleri; ufak yıldız şeklinde olup, yeşilimtıraktır. Mart-Temmuz ayları arasında toplanıp, kurutulur.
Faydası: Ateş düşürür. Vücuda kuvvet verir. Yarımbaş ağrılarını keser. Anne sütünü artırır.
ASMA (vitis): Asmagiller familyasından tırmanıcı, uzun ömürlü, ağaçsı bir bitkidir. Mayıs-Haziran ayları arasında çiçek açar. Gövdesi üzerindeki kabuklar zamanla esmerleşip şeritler halinde dökülür. Çiçekleri küçük, yeşilimsi renktedir. Yapraklarının taban kısmı kalp şeklindedir. Kenarları dişli ve ucu sivridir. Üst yüzleri tüysüz, alt yüzleri ise tüylüdür. Meyvelerine üzüm denir. Kuru veya yaş olarak yenir.
Faydası: Yaprakları ile yapılan ilaçlar kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet verir. Sarılığı keser. İshali durdurur.
ATKESTANESİ (hindkestanesi): Atkestanegiller familyasından; süs olarak yetiştirilen iri bir gölge ağacıdır. Nisan-Temmuz aylarında çiçek açar. Meyveleri kestaneye benzer. İçinde nişasta, saponin ve yağ vardır.
Faydası: Kabuklarından yapılan ilaçlar ateşi düşürür. Vücuda kuvvet verir. Tohumları ise romatizma ve mafsal ağrılarını giderir. Varis flebit ve basur memelerinin tedavisinde ve deri çatlaklarını gidermekte kullanılır.
ATKUYRUĞU (zemberekotu): Atkuyruğugillerden; kök sapı ömürlü olan, nemli yerlerde yetişen bir bitkidir.
Faydası: İdrar tutukluğunu giderir. İdrarı artırır. Böbrek taşlarının düşürülmesinde yardımcı olur. İdrar torbasındaki iltihabı giderir. Kan işemeyi keser. Albümin miktarını düşürür. Zatülcenp ve karaciğer hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Nikris ve romatizmanın şikayetlerini giderir. Tavsiye edilen miktardan fazla kullanılmamalıdır.
AYÇİÇEĞİ (gündöndü): Bileşikgillerden; büyük çiçekli bir bitkidir. Çiçekleri tabak şeklindedir. Rengi sarıdır. Tohumlarından yağ çıkarılır.
Faydası: Yağı, damar sertliğini giderir. Kurdeşen’in sebep olduğu kaşıntıları giderir. Esansı verem tedavisinde kullanılır. Kolestrol miktarını düşürür. Cinsel arzuları kamçılar. Beden ve zihin yorgunluğunu giderir. Kalp, sinir hastalıkları ve iktidarsızlığı önler.
AYISARIMSAĞI (Allium ursinum): Ayısarımsağı, ilkbahar müjdecilerinin en başta gelenlerinden biridir. Orman sarımsağı ve cadısoğanı isimleriyle de bilinir. Ayısarımsakları, inci çiçeğininkini (Mayıs Çiçeği) andıran, neşter biçimindeki cilalanmış gibi parlayan taze yeşil yaprakları, saydam bir beyaz tabaka ile örtülü, uzunca bir soğandan çıkarlar. Üstünde beyaz çiçek yuvarlakları olan açık yeşil ve pürüzsüz sapı 30 cm kadar uzar. Ayısarımsağı, yalnızca bitkisel topraklı, nemli çayırlarda, gölgeli ve nemli dere kıyılarında, çalılıkların altında, yapraklı ağaç ormanlarında yetişir.
Faydası: Bu bitkide çok büyük tedavi etme gücü gizlidir ve hatta kış uykusundan uyanan ayıların, mide, bağırsak ve kanlarını temizlemek için onu aradıkları da söylenir. Bitki, genellikle bizim sarımsağımızın özelliklerini paylaşır, ancak çok daha güçlüdür. Bu nedenle o, doku yaşlanmasını yavaşlatma kürü için vazgeçilemez bir bitkidir ve kronik deri hastalıklarına karşı da çok başarılıdır. Yapraklar kuruduklarında şifalı güçlerini yitirdikleri için, taze bitki kullanımına önem verilmelidir. Yapraklar, ıspanak veya salata gibi de hazırlanabilir. Fakat, miktar fazla tutulduğunda rahatsız edici bir tat oluşturduğu için, ıspanak gibi pişirilmek istenildiğinde ısırganotu ile karıştırılarak kullanılmalıdır Bitkinin genç yaprakları nisan ve mayısta, yani çiçeklenmeden önce, soğanı ise yaz sonunda veya sonbaharda toplanır. Ayısarımsağı soğanı, aynen sarımsak gibi kullanılabilir. Mideleri duyarlı olan kişiler, yaprakları ve soğanı ince doğrayıp üstüne sıcak süt dökmeli, 1-2 saat beklettikten sonra, bu sıvıyı içmelidirler. Bitkinin iyileştirici gücüne bütün bir yıl boyunca sahip olmak isteyenler ise, bir ayısarımsağı tentürü hazırlayabilirler. Bu tentürden her gün 10-12 damla, biraz suya karıştırılarak alınır. Bu damlalar, kusursuz bir zihin açıklığı kazanılmasına yardım eder, atardamar sertliğine karşı önlem yerine geçer ve daha pek çok şikayetlere son verir. Ayısarımsağı, sindirim sistemini çok olumlu etkiler. Aşırı ve kronik ishallerde, bunlar gaz ve kolik eşliğinde olsalar bile, oldukça etkilidir . Ayrıca, eğer bağırsak krampı veya yorgunluğu nedeniyle oluşmuşsa, kabızlıkta da çok başarılı sonuçlar verebilir. Mideden kaynaklanan kalp düzensizlikleri, uykusuzluk, aynı zamanda, atardamar sertliklerinin veya yüksek olan kan basıncının yol açtığı baş dönmesi, kafada basınç ve soluk alma düzensizlikleri de azalır, basınç fazlalığı zamanla normalleşir. Ayısarımsağı şurubu, sürekli balgam çıkaran ve bu nedenle soluk alma zorluğu çeken yaşlı kişiler için de mucizeler yaratan bir iksirdir. Kronikleşmiş öksürüklerde bile göğsü yumuşatabilir ve böylece, soluk alma zorluklarını ortadan kaldırır. Genellikle yaşlı kişilerde oluşan ödemlerde ve akciğer rahatsızlıklarında bu iyileştirici şurup başarıyla kullanılabilir. Kullanılan taze yapraklar böbrekleri ve mesaneyi temizleyerek, idrar söktürür. Zor iyileşen yaralar, üstlerine taze bitki özsuyu sürüldüğünde hızla iyileşir. Bitki, kendisini özellikle sivilceli ciltlerde kanıtlamış bir kan temizleyicidir.
AYIÜZÜMÜ (itüzümü): Fundagillerden; küçük taneler halinde kırmızı renkli yemişleri olan, tüylü bir bitkidir. 1-3 metre yüksekliğindedir. Her mevsimde yaprakları vardır. Makilerde bulunur. Dalları kırmızımtırak kahverengidir. Yaprakları şimşir yapraklarına benzer. İçinde Hydrochinone vardır. Sonbahar aylarında toplanıp kurutulur. Çiçekleri pembe salkımlar halindedir. Ev ilaçlarında yaprakları kullanılır.
Faydası: Kuvvet verir. İshali keser. İdrar yollarını temizler. İdrar söktürür. Ateşi düşürür. İdrar yollarındaki taşların düşmesine yardım eder. Prostat büyümesinden kaynaklanan şikayetleri giderir.
AYLANDIZ (kokarağaç): Sedefotugillerden; bir çeşit süs ağacıdır. Çiçekleri uzun salkım şeklindedir. Kokusu keskindir. Meyveleri sonbaharda dökülmeden önce kızarır.
Faydası: Bağırsak solucanlarını düşürür.
AYNISEFA (gecesefası): Bileşikgillerden çiçekleri güzel, sarı renkli bir bitkidir.
Faydası: İdrar söktürür. Terletir. Aybaşı kanını söktürür ve aybaşı kanamalarının normal olmasını sağlar. İştah arttırır. Nikris ve sıracada da faydalıdır.
AYRIKOTU (ayrıkkökü): Buğdaygillerden yabani bir bitkidir. Sarımtırak beyaz renkteki kökü kullanılır. İlkbahar ve sonbahar aylarında toplanıp, kurutulur. Mekkeayrığı denilen çeşidi de, ayrıkotunun özelliklerini taşır. Domuz ayrığı ise, zararlıdır.
Faydası: İdrar söktürür. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesinde yardımcı olur. Buralardaki iltihapları da giderir. Albümini atar. Nefrit ve nikriste de faydalıdır.
AYVA (sefercel): Gülgillerden çiçekleri iri ve pembe renkli; yapraklarının altı tüylü, orta yükseklikteki bir ağacın meyvesidir. Ayva; limondan büyük, sarı renkte, tüylü, mayhoş, dokusu sertçe ve ufak çekirdekli bir meyvedir. Vitamini boldur. Çiğ yenilmesi tavsiye edilmez. Komposto veya jöle yapılarak veya külde pişirildikten sonra yenmesi uygundur.
Faydası: İshal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Karaciğer tembelliğini giderir. Safra akışını sağlar. Çarpıntıyı dindirir. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Bronşit, müzmin öksürük ve veremde faydalıdır. Ağızdan su gelmesini ve kan kusmayı önler. Vücudun gelişmesine yardım eder. Merhem yapılarak kullanıldığı takdirde; elayak ve meme ucu çatlaklarını, yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir. Egzama kaşıntılarını ve basur memelerinin doğurduğu şikayetleri giderir. Kabızlık çekenler ve tansiyonu yüksek olanlar yememelidir.
CİLT LEKELERİ İÇİN ŞİFALI BİTKİLER
Hastalıkların tedavisinde yoğun bir biçimde kullanılan şifalı bitkiler, cildimizle ilgili herhangi bir sorunda da güvenle kullanılmaktadır. Laboratuar ortamında hazırlanmış olan maske, krem, losyon v.b. kişisel bakım ürünleri ve sorun giderici ürünlerin özünün bitkiler olduğu düşünüldüğünde, uzman kontrolü altında hazırlanmış birebir saf bitkisel ürünlerin faydalarının ne denli fazla olduğu daha iyi anlaşılabilir.
İşte bu nokta da sizlere, bulunması ve uygulaması son derece basit olan bitki özütlerinin içerikleriyle, bazen bire bir bazen de karışım yoluyla cildinize nasıl fayda sağlayabileceğinin yollarını göstermekteyiz.
Kayınağacı (akgürgen): Kayıngiller familyasından; kış aylarında yapraklarını döken güzel görünüşlü bir orman ağacıdır. Dalları salkım gibidir. Kabukları halka halkadır. Kabuk ve dallarının kuru distilasyonundan kayınağacı katranı elde edilir.
Müzmin bronşit, verem tedavisinde kullanılır. Diş ağrısını keser. Kabuklarının suda kaynatılmasıyla elde edilen suyla yüz lekeleri, çiller giderilir. Kıllar temizlenir.
Salatalık: Kabakgillerden bir çeşit bitkidir. Yemiş gibi yenen veya salatası yapılan, gevrek, serinletici ve suluca yemişine de hıyar denir. Terkibinde A ve C vitamini vardır. Birçok çeşidi vardır.
İdrar söktürür. Vücut yorgunluğunu giderir. Romatizma ve mafsal ağrılarında faydalıdır. Susuzluğu keser. Kandaki şeker miktarını düşürür. İnsülin ihtiyacını karşılar. Ter bezlerinin düzenli çalışmasını sağlar. El, yüz, boyun kırışıklıklarını ve lekeleri giderir. Cilde güzellik verir.
Hercaimenekşe: Sarı, mor, mavi çiçekleri olan bir çeşit menekşedir. Boyu 20 cm kadardır.
İdrar söktürür. İdrar yollarındaki iltihapları giderir. Cilt hastalıkları ve özellikle egzamada faydalıdır. Öksürüğü keser. Damar sertliği ve sarılıkta da kullanılır.
Kayakoruğu (kulakotu): Damkoruğugiller familyasından; tam ve etli yapraklı odunsu veya otsu bir bitkidir. Çiçekleri salkım biçimindedir. Yeşil kısmı acıdır.
Yeşil kısımları zeytinyağı ile karıştırılıp, merhem yapılır. Cilt iltihaplarında, egzamada, nasır tedavisinde kullanılır.
Saparna: Zambakgiller familyasından; tırmanıcı ve dikenli gövdeli, yeşilimsi çiçekli, çok yıllık bir bitkidir. Yaprakları kalp şeklindedir. Çiçekleri şemsiye durumundadır. Kökünde tanen ve saponin bulunur. Birçok türü vardır. Yurdumuzda nemçe saparnası, Anadolu saparnası bulunur.
Terletir. Kanı temizler. Cilt hastalıklarında faydalıdır. Frengide kullanılır.
Kurtbağrı (kurtbaharı): Zeytingiller familyasından kış aylarında yaprağını döken veya her zaman yeşil olan odunsu bir bitkidir. Yurdumuzda adi kurtbağrı yetişir. 4-5 m boyunda bir çalıdır. Çiçekleri beyazdır. Meyveleri parlak siyah renkte, üzümsüdür. Bütün orman bölgelerinde yetişir. Çiçekleri cilt kurumasında faydalıdır. Meyveleri kullanılmamalıdır.
Kudretnarı: Kabakgiller familyasından, tırmanıcı, ince gövdeli, bir yıllık bir bitkidir. Yaprakları saplı ve el gibi parçalıdır. Meyvesi olgunlaşınca, birbirinden ayrılır. Meyveleri 10-15 cm boyunda şişkin ve iki uçta incelmiş şeklindedir. Üzerinde kabarcıklar vardır. Turuncu-sarı renktedir. Ev ilaçlarında, zeytinyağı ile karıştırılarak kullanılır.
Mide ülserini tedavi eder. Egzama ve diğer cilt hastalıklarında faydalıdır. Yaraların çabuk kapanmasını sağlar.
Çöven (sabunotu): Kökü ve dalları, suyu sabun katılmış gibi köpüren, kir temizleyici bir bitkidir. Helvacılıkta, ağdayı ağartmak için de kullanılır. Kökü, büyük ve kalındır. Dışı, hafif kırmızımtıraktır. Çiçekleri; pembe, beyaz olup, salkım şeklindedir. Köklerin dövülmesinden çöven elde edilir.
İdrar söktürür. Terletir, ateşi düşürür. Vücuda rahatlık verir. Kusturur ve balgam söktürür. Cilt hastalıklarında da faydalanılır. Temizleyici olarak da kullanılır.
Akkuş ağacı (kayınağacı): Kayıngillerden; nemli topraklarda yetişen bir ağaçtır. Meyveleri küçüktür. Yaprakları ilkbahar aylarında toplanıp kurutulur.
İdrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. Şişmanlamayı önler. Romatizma ağrılarını dinlendirir. Ayak kokularını keser. Saçları gürleştirir, kepekleri yok eder. Cilt hastalıklarını tedavi eder. Kalp kifayetsizliğinin sebep olduğu idrar tutukluğunu giderir. Vücutta biriken tuzu atar. Üremi ve albüminde faydalıdır.
Nişasta: Buğday, arpa, yulaf, pirinç, mısır gibi tahılların tanelerinden ve patatesten özel yöntemlerle elde edilen unumsu bir maddedir. Sıcak suda nişasta peltesi denilen jelatinimsi bir kütle haline gelir.
Güzellik maskelerinde, eczacılıkta ve çamaşırları kolalamakta kullanılır. Aynı zamanda iyi bir besindir. Tentürdiyot zehirlenmesinde çok faydalıdır. Lapası deri ve göğüs hastalıklarında kullanılır. İltihapları giderir. Cilt hastalıklarında kaşıntıları keser. Banyo suyuna karıştırılıp yıkanılırsa cildi yumuşatır.
Patlıcan: Patlıcangiller familyasından; kalın saplı, uzunca yapraklı, iri mor meyveli, bir yıllık otsu bir bitkidir. Birçok çeşidi vardır. İçeriğinde A vitamini, fosfor ve bazı esanslar vardır.
Kansızlığı giderir. Karaciğer ve Pankreasın muntazam çalışmasını sağlar. İdrar söktürür. Kilo vermeye yardımcı olur. Böbrek yanması ve ağrısını keser. Sinirleri yatıştırır. Kalp çarpıntısını giderir. Cilt hastalıkları, şeker, mide bağırsak ve karaciğer hastalıkları aşırı derecede olanlar patlıcan yememelidir.
Üzüm: Üzüm asmasının glikozca zengin olan meyvesidir.
Beden ve zihin gücünü artırır. Kan yapar. Vücutta biriken zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar. Yüksek tansiyonu düşürür. Mide ülseri, gastrit, karaciğer hastalıkları, dalak hastalıkları, romatizma ve mafsal iltihabında faydalıdır. Kabızlığı giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Kanı temizler. Şişmanlıkta faydalıdır. Hamilelerin mide bulantısını önler. Cilt güzelliğini sağlar. Nekahat devresinin kolayca atlatılmasına yardımcı olur. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur. Besleyicidir.
Katrancı (sedirağacı): Çamgiller familyasından; Lübnan dağlarında ve yurdumuzda Toros dağlarında yetişen 40 metre kadar boyu olan çok gösterişli ve heybetli bir ağaçtır. Dalları yataydır. Yaprakları iğne gibi olup, demet şeklindedir. Renkleri, genç yaşında koyu yeşildir. Zamanla açık mavi yeşile dönüşürler. Kozalağı, olgunken açık kestane renkli, uzunca, oval şeklinde ve 8-12 cm boyundadır. Tohumlarında reçine vardır. Odunu kokuludur. Gövde ve dallarının kapalı yerlerde yakılmasıyla sarıkatran elde edilir.
Mikrop öldürücüdür. Cilt solunum yolları hastalıklarında kullanılır. İdrar söktürür.
Buğday: Birçenekligiller’dendir. Sapları kamışsıdır ve içleri boştur. Çiçekleri başak şeklindedir. Yemişlerine buğday denir. İçeriğinde B vitamini ve karbonhidratlar vardır. Bunlar, tanelerin kepeğindedir. Bu nedenle buğday unu ne kadar çok kepekli, yani esmer olursa, o derece faydalı olur.
Kepekli buğday unundan yapılan ekmek, kurabiye ve benzerleri bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Kabız olmayı önler. Çimlendirilmiş buğday tanesi zihin yorgunluğu ve sinir bozukluklarını giderir. Damar sertliği, mide ve cilt hastalıkları olanlar, taze ekmek ve sıcak börek gibi şeyler yememelidirler.
Menekşe: Menekşegiller familyasından; çiçekleri tek renkli, bir veya çok yıllık otsu bir bitkidir. Yaprakları yürek biçiminde ve hemen hemen sapsızdır. Genellikle az veya çok koyu renkli olur. Beyaz renklileri de vardır. İlkbahar aylarında çiçek açar.
Terletir. Vücuda rahatlık verir. Kanı temizler. Vücutta biriken zehirlerin atılmasını sağlar. Nikris ve romatizmada faydalıdır. Kabızlığı giderir. Sıracada faydalıdır. Cilt hastalıklarında da kullanılır. Lapası yaraların iyileşmesini sağlar. Menekşe yağı, egzama ve uyuzu tedavi eder. Boğmaca ve boğaz ağrılarında faydalıdır. Sulu temriyeleri de tedavi eder.
Kınakına (kontestozu): Kökboyasıgiller familyasından; anayurdu Peru ve Bolivya olan ve sanayii bitkisi olarak Cava, Güney Hindistan, Kolombiya, Seylan, Guatemala, Kamerun ve Kongo gibi tropikal ülkelerde yetiştirilen 15-20 metre boyunda bir ağaçtır. Kabuğundan kinin çıkarılır. Kınakınanın içeriğinde kinin, kinidin, kinşonin, singol, kupreol gibi maddeler vardır. Gövde, kök ve kabukları kullanılır. Tadı acıdır.
Ateş düşürür. Sıtmayı tedavi eder. Tifoda faydalıdır. Ağır ve mikroplu hastalıkların nekahat devresini kısaltır. Cilt kaşıntılarında faydalıdır. İştah açar. Kuvvet verir. Kabızlığı giderir. Kinidin alkoloidi taşikardide kullanılır. Vücuda kuvvet verir.
Şalgam: Turpgiller familyasından; toprak altında şişkin bir yumru yapan, topaç biçiminde etli ve tatlı yumrumsu, iki yıllık bir bitkidir. Yaprakları parçalı ve tüylü, çiçekleri sarıdır. Yurdumuzda kökü basık ve yuvarlak olanlar makbüldür. İçeriğinde B vitamini ve madeni maddeler vardır. İdrar söktürür. Romatizma ve nikriste faydalıdır. Mafsal şişliklerini indirir, şikayetleri giderir. Böbrek kumu ve taşının düşürülmesine yardımcı olur.
Apse, dolama, kan çıbanı ve donmalarda kullanılır. Ergenlik sivilcesi ve egzama gibi cilt hastalıklarında faydalıdır. Göğsü yumuşatır. Akciğerleri ve bronşları temizler, vücuda rahatlık verir. Boğaz iltihaplarını giderir. Nekahat devresini kısaltır. Kabızlığı giderir. Vücudun hastalıklara karşı direncini arttırır. Şeker hastalarının susuzluğunu giderir.
Havuç: Maydanozgillerden; uzunca koni şeklinde ve etli olan kökünden dolayı sebze olarak yetiştirilen bir çeşit bitkidir. İçeriğinde şeker, A vitamini ve karotin vardır.
Müzmin kabızlığı giderir. Çocuk ishallerini keser. Bağırsak iltihaplarını giderir. Mide ve bağırsak kanamalarını keser. Kansızlığı giderir. Cilde canlılık verir. Anne sütünü artırır. Cilt ve göz hastalıklarını önler. Böbrek ağrılarını dindirir. Vücuda kuvvet verir. Astım, bronşit, ses kısıklığında göğsü yumuşatır, rahatlık verir. Veremde de faydalıdır. Mide ve onikiparmak ülserinde şikayetleri giderir. Kalp hastalıkları ve damar sertliğinde faydalıdır. İdrar ve bağırsak gazlarını söktürür. Aybaşı halinin muntazam ve ağrısız olmasını sağlar. Diş etlerini kuvvetlendirir. Yüz ve boyun kırıklıklarını giderir. Görme gücünü artırır.
Soğan: Zambakgiller familyasından; yumrumsu ve yeşil yaprakları kullanılan keskin kokulu, acı bir otsu bitkidir. Bileşiminde uçucu ve sabit yağ, şekerler, fermentler ve amino asitler vardır.
İdrar söktürür. Vücutta biriken zararlı maddeleri ve suyu atar. Romatizma, mafsal iltihabı, idrar tutukluğu, damar sertliğinde faydalıdır. Böbreklerdeki kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur. Zayıflamayı sağlar. Böbrek ağrısını dindirir. Zihin yorgunluğunu dindirir. Baygınlığı geçirir. Prostat bezinin hastalanmasını önler. İktidarsızlıkta faydalıdır. Cinsel gücü artırır. Egzama ve diğer cilt hastalıklarında faydalıdır. Öksürük söktürür, bronşları temizler. Astım nöbeti, akciğer hastalıkları, grip ve soğuk algınlığında faydalıdır. Kandaki şeker seviyesini düşürür. Şeker hastalarında faydalıdır. Kolera ve veremde bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. İhtiyarlamayı geciktirir. İştah açar. Kalbi kuvvetlendirir. Koroner damarları genişletir. Cerahatlerin boşalmasına yardımcı olur. Dolama ve arpacıkta da faydalıdır.
Ardıç: Kışın yapraklarını dökmeyen daimi yeşil ağaçlardan. Yaprakları küçük pulsu veya iğne şeklinde olup 1-2 cm uzunluğundadır. Bir evcikli veya iki evcikli bitkilerdir. Ardıç yemişi diye anılan kozalakları dişi ağaçlar üzerinde bulunur. Ardıç türleri kozalaklarının büyüklüğüne, rengine ve özellikle her kozalağın içinde bulunan tohumlarının sayısına göre birbirinden ayırt edilir. Sıcak iklimlerde ve korunmuş alanlarda ağaç gibi büyümesine karşılık, soğuk bölgelerde çalı manzarasındadırlar. Genel olarak odunu yumuşak ve dayanıklıdır. Kurşun kalem yapılır. Kerestesi de demiryolu traversi olarak kullanılır. Bütün Kuzey Yarımküre’de yetişen 60 türü vardır.
Memleketimizde 8 ardıç türü yetişmekte olup önemlileri şunlardır:
- Katran ardıcı: Trakya ve Anadolu’da yaygındır. Çalı veya küçük bir ağaç şeklindedir. Yaprakları üçlü ve batıcıdır. Kozalakları kırmızımsı olup iki tohumludur. Dallarından elde edilen katranı cilt hastalıklarında kullanılır.
- Adi ardıç: Memleketimizde Trakya bölgesinde tesadüf edilen çalımsı veya küçük ağaçlardandır, yaprakları batıcıdır. Kozalakları mavimsi siyah renkli, üç tohumludur. İdrar söktürücü olarak kullanılır.
- Bodur ardıç: Memleketimiz dağlarında, özellikle Kuzey Anadolu dağlarında geniş topluluklar meydana getirir. Kozalakları mavimsi siyah renklidir. Yenir ve idrar söktürücü özelliktedir.
- Kokar ardıç: Doğu Akdeniz Bölgesi ağacıdır. Memleketimizin dağlık yerlerinde yetişir. Sürgünleri dört köşeli, kozalakları mavimsi siyah renkli, 1-2 tohumludur. Yapraklar ezildiği zaman fena kokular çıkarır.
- Yüksek ardıç: Memleketimizin dağlık bölgelerinde yetişir. Sürgünleri dört köşeli değildir. Kozalakları mavimsi siyah renkli, 4-6 tohumludur.
- Finike ardıcı: Batı ve Güney Anadolu’da yetişen çalımsı, bodur ağaçlardandır. Kozalakları kızılımsı kahverengi, 4-9 tohumludur.
Cilt Bakımında Kara Üzüm Çekirdeği
Çekirdek yağından yapılan kremin yüksek oranda omega-6 içermesi nedeniyle cilt yaşlanmasını geciktirir.
Canlı, ışıltılı ve güzel bir cilde sahip olmak için hangi yaşta olursanız olun nemlendirici bir kremi mutlaka kullanmalısınız. Kozmetik ürünlerinin yanı sıra, son zamanlarda revaçta olan tamamen doğal, bitkisel kozmetik ürünler de çok tercih ediliyor. Bunların başında daha önce yağ olarak karşımıza çıkan kara üzüm çekirdeği, kayısı, kakao, havuç ve acı badem artık krem olarak da üretiliyor.
Kara Üzüm Çekirdeği Kremi
Formülünde bulunan kara üzüm çekirdeği yağı ve bu yağın içerdiği linoik asit (omega-6) miktarının yüksek oranda olması sayesinde, cildi koruyucu bir özelliği bulunuyor. Besleyici, onarıcı, nemlendirici özelliğe sahip bu krem, zengin içeriği ve hafifliği ile yaşlanma etkisini azaltmakta. Cilde çabuk nüfus eden krem, cildi derinlemesine nemlendirip pürüzsüz bir görünüm sağlıyor. Üzümün antioksidan etkisi, E vitaminine göre 50 kat, C vitaminine göre 20 kat daha fazladır.
Hassas Bölgelere Kayısı Kremi
Kayısı çekirdeği kremi, A, E ve F vitaminleri bakımından zengin kayısı çekirdeği yağı içeriyor. Göz çevresi, meme dokusu ve dudaklar gibi cildin ince ve hassas bölgelerinde kullanılabilir. Cilt bariyer lipitlerini güçlendirirken, cilt yüzeyindeki yağlı maddelerin çözülmesine de yardımcı olur. Cildi besler ve nemlendirir. Cilt bakımında ve göz çevresi kırışıklıklarının giderilmesinde etkilidir.
Hindistan Cevizi Kremi
İçeriğinde bulunan doğal Hindistan cevizi yağı sayesinde cildin beslenmesi, nemlendirilmesi ve korunması için gerekli nitelikleri içeriyor. Koruyucu özelliği olan bu krem ile cildinizi çevresel kirliliğe karşı muhafaza etmiş olursunuz. Hoş kokusu ile de vücudunuza zindelik kazandırır.
Nemlendirici Acı Badem Kremi
Doğal acı badem yağı içeren krem, yoğun nemlendirici ve hızlı emilimi sayesinde kuruma ve çatlamaya yatkın ciltlerin gençliğini ve elastikiyetini korumak üzere günlük cilt bakımı için kullanılır. Krem, hem güzelleştirme hem nemlendirme hem de besleme fonksiyonlarına sahip.
Kakao Yağı Kremi
Cildinizin asla reddemeyeceği, yaz aylarının vazgeçilmezi kakao kremi, doğal koruyucu özelliği ve hoş kokusuyla sizi tropikal iklimlere taşır. Bronzlaştırıcı özelliği olan kakao yağı, yoğun bir nemlendiricidir ve antioksidan bakımından zengindir. Kuru ciltlerin ilacıdır. Güneş lekelerine karşı koruyucudur. Cildi yumuşatır ve esnekleştirir. Bu yoğun ve zengin krem, kuru, sert veya gerilmiş ciltleri rahatlatır.
Lekelere Karşı Havuç Kremi
Sağlık ve cilt üzerindeki olumlu etkisi yıllardan beri bilinen havuç, cildi nemlendirir, hücreleri yeniler, içerdiği beta karoten ile cildin ışıltılı ve sağlıklı bir görünüm kazanmasını sağlar. Havuç kremi, protein A ve lesitin bakımından zengin olan havuç yağını bol miktarde içerir. Bu sayede cildinizi doğal bir şekilde bronzlaştırmış ve güneş lekelerine karşı korumuş olur.
İşte bu nokta da sizlere, bulunması ve uygulaması son derece basit olan bitki özütlerinin içerikleriyle, bazen bire bir bazen de karışım yoluyla cildinize nasıl fayda sağlayabileceğinin yollarını göstermekteyiz.
Kayınağacı (akgürgen): Kayıngiller familyasından; kış aylarında yapraklarını döken güzel görünüşlü bir orman ağacıdır. Dalları salkım gibidir. Kabukları halka halkadır. Kabuk ve dallarının kuru distilasyonundan kayınağacı katranı elde edilir.
Müzmin bronşit, verem tedavisinde kullanılır. Diş ağrısını keser. Kabuklarının suda kaynatılmasıyla elde edilen suyla yüz lekeleri, çiller giderilir. Kıllar temizlenir.
Salatalık: Kabakgillerden bir çeşit bitkidir. Yemiş gibi yenen veya salatası yapılan, gevrek, serinletici ve suluca yemişine de hıyar denir. Terkibinde A ve C vitamini vardır. Birçok çeşidi vardır.
İdrar söktürür. Vücut yorgunluğunu giderir. Romatizma ve mafsal ağrılarında faydalıdır. Susuzluğu keser. Kandaki şeker miktarını düşürür. İnsülin ihtiyacını karşılar. Ter bezlerinin düzenli çalışmasını sağlar. El, yüz, boyun kırışıklıklarını ve lekeleri giderir. Cilde güzellik verir.
Hercaimenekşe: Sarı, mor, mavi çiçekleri olan bir çeşit menekşedir. Boyu 20 cm kadardır.
İdrar söktürür. İdrar yollarındaki iltihapları giderir. Cilt hastalıkları ve özellikle egzamada faydalıdır. Öksürüğü keser. Damar sertliği ve sarılıkta da kullanılır.
Kayakoruğu (kulakotu): Damkoruğugiller familyasından; tam ve etli yapraklı odunsu veya otsu bir bitkidir. Çiçekleri salkım biçimindedir. Yeşil kısmı acıdır.
Yeşil kısımları zeytinyağı ile karıştırılıp, merhem yapılır. Cilt iltihaplarında, egzamada, nasır tedavisinde kullanılır.
Saparna: Zambakgiller familyasından; tırmanıcı ve dikenli gövdeli, yeşilimsi çiçekli, çok yıllık bir bitkidir. Yaprakları kalp şeklindedir. Çiçekleri şemsiye durumundadır. Kökünde tanen ve saponin bulunur. Birçok türü vardır. Yurdumuzda nemçe saparnası, Anadolu saparnası bulunur.
Terletir. Kanı temizler. Cilt hastalıklarında faydalıdır. Frengide kullanılır.
Kurtbağrı (kurtbaharı): Zeytingiller familyasından kış aylarında yaprağını döken veya her zaman yeşil olan odunsu bir bitkidir. Yurdumuzda adi kurtbağrı yetişir. 4-5 m boyunda bir çalıdır. Çiçekleri beyazdır. Meyveleri parlak siyah renkte, üzümsüdür. Bütün orman bölgelerinde yetişir. Çiçekleri cilt kurumasında faydalıdır. Meyveleri kullanılmamalıdır.
Kudretnarı: Kabakgiller familyasından, tırmanıcı, ince gövdeli, bir yıllık bir bitkidir. Yaprakları saplı ve el gibi parçalıdır. Meyvesi olgunlaşınca, birbirinden ayrılır. Meyveleri 10-15 cm boyunda şişkin ve iki uçta incelmiş şeklindedir. Üzerinde kabarcıklar vardır. Turuncu-sarı renktedir. Ev ilaçlarında, zeytinyağı ile karıştırılarak kullanılır.
Mide ülserini tedavi eder. Egzama ve diğer cilt hastalıklarında faydalıdır. Yaraların çabuk kapanmasını sağlar.
Çöven (sabunotu): Kökü ve dalları, suyu sabun katılmış gibi köpüren, kir temizleyici bir bitkidir. Helvacılıkta, ağdayı ağartmak için de kullanılır. Kökü, büyük ve kalındır. Dışı, hafif kırmızımtıraktır. Çiçekleri; pembe, beyaz olup, salkım şeklindedir. Köklerin dövülmesinden çöven elde edilir.
İdrar söktürür. Terletir, ateşi düşürür. Vücuda rahatlık verir. Kusturur ve balgam söktürür. Cilt hastalıklarında da faydalanılır. Temizleyici olarak da kullanılır.
Akkuş ağacı (kayınağacı): Kayıngillerden; nemli topraklarda yetişen bir ağaçtır. Meyveleri küçüktür. Yaprakları ilkbahar aylarında toplanıp kurutulur.
İdrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. Şişmanlamayı önler. Romatizma ağrılarını dinlendirir. Ayak kokularını keser. Saçları gürleştirir, kepekleri yok eder. Cilt hastalıklarını tedavi eder. Kalp kifayetsizliğinin sebep olduğu idrar tutukluğunu giderir. Vücutta biriken tuzu atar. Üremi ve albüminde faydalıdır.
Nişasta: Buğday, arpa, yulaf, pirinç, mısır gibi tahılların tanelerinden ve patatesten özel yöntemlerle elde edilen unumsu bir maddedir. Sıcak suda nişasta peltesi denilen jelatinimsi bir kütle haline gelir.
Güzellik maskelerinde, eczacılıkta ve çamaşırları kolalamakta kullanılır. Aynı zamanda iyi bir besindir. Tentürdiyot zehirlenmesinde çok faydalıdır. Lapası deri ve göğüs hastalıklarında kullanılır. İltihapları giderir. Cilt hastalıklarında kaşıntıları keser. Banyo suyuna karıştırılıp yıkanılırsa cildi yumuşatır.
Patlıcan: Patlıcangiller familyasından; kalın saplı, uzunca yapraklı, iri mor meyveli, bir yıllık otsu bir bitkidir. Birçok çeşidi vardır. İçeriğinde A vitamini, fosfor ve bazı esanslar vardır.
Kansızlığı giderir. Karaciğer ve Pankreasın muntazam çalışmasını sağlar. İdrar söktürür. Kilo vermeye yardımcı olur. Böbrek yanması ve ağrısını keser. Sinirleri yatıştırır. Kalp çarpıntısını giderir. Cilt hastalıkları, şeker, mide bağırsak ve karaciğer hastalıkları aşırı derecede olanlar patlıcan yememelidir.
Üzüm: Üzüm asmasının glikozca zengin olan meyvesidir.
Beden ve zihin gücünü artırır. Kan yapar. Vücutta biriken zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar. Yüksek tansiyonu düşürür. Mide ülseri, gastrit, karaciğer hastalıkları, dalak hastalıkları, romatizma ve mafsal iltihabında faydalıdır. Kabızlığı giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Kanı temizler. Şişmanlıkta faydalıdır. Hamilelerin mide bulantısını önler. Cilt güzelliğini sağlar. Nekahat devresinin kolayca atlatılmasına yardımcı olur. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur. Besleyicidir.
Katrancı (sedirağacı): Çamgiller familyasından; Lübnan dağlarında ve yurdumuzda Toros dağlarında yetişen 40 metre kadar boyu olan çok gösterişli ve heybetli bir ağaçtır. Dalları yataydır. Yaprakları iğne gibi olup, demet şeklindedir. Renkleri, genç yaşında koyu yeşildir. Zamanla açık mavi yeşile dönüşürler. Kozalağı, olgunken açık kestane renkli, uzunca, oval şeklinde ve 8-12 cm boyundadır. Tohumlarında reçine vardır. Odunu kokuludur. Gövde ve dallarının kapalı yerlerde yakılmasıyla sarıkatran elde edilir.
Mikrop öldürücüdür. Cilt solunum yolları hastalıklarında kullanılır. İdrar söktürür.
Buğday: Birçenekligiller’dendir. Sapları kamışsıdır ve içleri boştur. Çiçekleri başak şeklindedir. Yemişlerine buğday denir. İçeriğinde B vitamini ve karbonhidratlar vardır. Bunlar, tanelerin kepeğindedir. Bu nedenle buğday unu ne kadar çok kepekli, yani esmer olursa, o derece faydalı olur.
Kepekli buğday unundan yapılan ekmek, kurabiye ve benzerleri bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Kabız olmayı önler. Çimlendirilmiş buğday tanesi zihin yorgunluğu ve sinir bozukluklarını giderir. Damar sertliği, mide ve cilt hastalıkları olanlar, taze ekmek ve sıcak börek gibi şeyler yememelidirler.
Menekşe: Menekşegiller familyasından; çiçekleri tek renkli, bir veya çok yıllık otsu bir bitkidir. Yaprakları yürek biçiminde ve hemen hemen sapsızdır. Genellikle az veya çok koyu renkli olur. Beyaz renklileri de vardır. İlkbahar aylarında çiçek açar.
Terletir. Vücuda rahatlık verir. Kanı temizler. Vücutta biriken zehirlerin atılmasını sağlar. Nikris ve romatizmada faydalıdır. Kabızlığı giderir. Sıracada faydalıdır. Cilt hastalıklarında da kullanılır. Lapası yaraların iyileşmesini sağlar. Menekşe yağı, egzama ve uyuzu tedavi eder. Boğmaca ve boğaz ağrılarında faydalıdır. Sulu temriyeleri de tedavi eder.
Kınakına (kontestozu): Kökboyasıgiller familyasından; anayurdu Peru ve Bolivya olan ve sanayii bitkisi olarak Cava, Güney Hindistan, Kolombiya, Seylan, Guatemala, Kamerun ve Kongo gibi tropikal ülkelerde yetiştirilen 15-20 metre boyunda bir ağaçtır. Kabuğundan kinin çıkarılır. Kınakınanın içeriğinde kinin, kinidin, kinşonin, singol, kupreol gibi maddeler vardır. Gövde, kök ve kabukları kullanılır. Tadı acıdır.
Ateş düşürür. Sıtmayı tedavi eder. Tifoda faydalıdır. Ağır ve mikroplu hastalıkların nekahat devresini kısaltır. Cilt kaşıntılarında faydalıdır. İştah açar. Kuvvet verir. Kabızlığı giderir. Kinidin alkoloidi taşikardide kullanılır. Vücuda kuvvet verir.
Şalgam: Turpgiller familyasından; toprak altında şişkin bir yumru yapan, topaç biçiminde etli ve tatlı yumrumsu, iki yıllık bir bitkidir. Yaprakları parçalı ve tüylü, çiçekleri sarıdır. Yurdumuzda kökü basık ve yuvarlak olanlar makbüldür. İçeriğinde B vitamini ve madeni maddeler vardır. İdrar söktürür. Romatizma ve nikriste faydalıdır. Mafsal şişliklerini indirir, şikayetleri giderir. Böbrek kumu ve taşının düşürülmesine yardımcı olur.
Apse, dolama, kan çıbanı ve donmalarda kullanılır. Ergenlik sivilcesi ve egzama gibi cilt hastalıklarında faydalıdır. Göğsü yumuşatır. Akciğerleri ve bronşları temizler, vücuda rahatlık verir. Boğaz iltihaplarını giderir. Nekahat devresini kısaltır. Kabızlığı giderir. Vücudun hastalıklara karşı direncini arttırır. Şeker hastalarının susuzluğunu giderir.
Havuç: Maydanozgillerden; uzunca koni şeklinde ve etli olan kökünden dolayı sebze olarak yetiştirilen bir çeşit bitkidir. İçeriğinde şeker, A vitamini ve karotin vardır.
Müzmin kabızlığı giderir. Çocuk ishallerini keser. Bağırsak iltihaplarını giderir. Mide ve bağırsak kanamalarını keser. Kansızlığı giderir. Cilde canlılık verir. Anne sütünü artırır. Cilt ve göz hastalıklarını önler. Böbrek ağrılarını dindirir. Vücuda kuvvet verir. Astım, bronşit, ses kısıklığında göğsü yumuşatır, rahatlık verir. Veremde de faydalıdır. Mide ve onikiparmak ülserinde şikayetleri giderir. Kalp hastalıkları ve damar sertliğinde faydalıdır. İdrar ve bağırsak gazlarını söktürür. Aybaşı halinin muntazam ve ağrısız olmasını sağlar. Diş etlerini kuvvetlendirir. Yüz ve boyun kırıklıklarını giderir. Görme gücünü artırır.
Soğan: Zambakgiller familyasından; yumrumsu ve yeşil yaprakları kullanılan keskin kokulu, acı bir otsu bitkidir. Bileşiminde uçucu ve sabit yağ, şekerler, fermentler ve amino asitler vardır.
İdrar söktürür. Vücutta biriken zararlı maddeleri ve suyu atar. Romatizma, mafsal iltihabı, idrar tutukluğu, damar sertliğinde faydalıdır. Böbreklerdeki kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur. Zayıflamayı sağlar. Böbrek ağrısını dindirir. Zihin yorgunluğunu dindirir. Baygınlığı geçirir. Prostat bezinin hastalanmasını önler. İktidarsızlıkta faydalıdır. Cinsel gücü artırır. Egzama ve diğer cilt hastalıklarında faydalıdır. Öksürük söktürür, bronşları temizler. Astım nöbeti, akciğer hastalıkları, grip ve soğuk algınlığında faydalıdır. Kandaki şeker seviyesini düşürür. Şeker hastalarında faydalıdır. Kolera ve veremde bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. İhtiyarlamayı geciktirir. İştah açar. Kalbi kuvvetlendirir. Koroner damarları genişletir. Cerahatlerin boşalmasına yardımcı olur. Dolama ve arpacıkta da faydalıdır.
Ardıç: Kışın yapraklarını dökmeyen daimi yeşil ağaçlardan. Yaprakları küçük pulsu veya iğne şeklinde olup 1-2 cm uzunluğundadır. Bir evcikli veya iki evcikli bitkilerdir. Ardıç yemişi diye anılan kozalakları dişi ağaçlar üzerinde bulunur. Ardıç türleri kozalaklarının büyüklüğüne, rengine ve özellikle her kozalağın içinde bulunan tohumlarının sayısına göre birbirinden ayırt edilir. Sıcak iklimlerde ve korunmuş alanlarda ağaç gibi büyümesine karşılık, soğuk bölgelerde çalı manzarasındadırlar. Genel olarak odunu yumuşak ve dayanıklıdır. Kurşun kalem yapılır. Kerestesi de demiryolu traversi olarak kullanılır. Bütün Kuzey Yarımküre’de yetişen 60 türü vardır.
Memleketimizde 8 ardıç türü yetişmekte olup önemlileri şunlardır:
- Katran ardıcı: Trakya ve Anadolu’da yaygındır. Çalı veya küçük bir ağaç şeklindedir. Yaprakları üçlü ve batıcıdır. Kozalakları kırmızımsı olup iki tohumludur. Dallarından elde edilen katranı cilt hastalıklarında kullanılır.
- Adi ardıç: Memleketimizde Trakya bölgesinde tesadüf edilen çalımsı veya küçük ağaçlardandır, yaprakları batıcıdır. Kozalakları mavimsi siyah renkli, üç tohumludur. İdrar söktürücü olarak kullanılır.
- Bodur ardıç: Memleketimiz dağlarında, özellikle Kuzey Anadolu dağlarında geniş topluluklar meydana getirir. Kozalakları mavimsi siyah renklidir. Yenir ve idrar söktürücü özelliktedir.
- Kokar ardıç: Doğu Akdeniz Bölgesi ağacıdır. Memleketimizin dağlık yerlerinde yetişir. Sürgünleri dört köşeli, kozalakları mavimsi siyah renkli, 1-2 tohumludur. Yapraklar ezildiği zaman fena kokular çıkarır.
- Yüksek ardıç: Memleketimizin dağlık bölgelerinde yetişir. Sürgünleri dört köşeli değildir. Kozalakları mavimsi siyah renkli, 4-6 tohumludur.
- Finike ardıcı: Batı ve Güney Anadolu’da yetişen çalımsı, bodur ağaçlardandır. Kozalakları kızılımsı kahverengi, 4-9 tohumludur.
Cilt Bakımında Kara Üzüm Çekirdeği
Çekirdek yağından yapılan kremin yüksek oranda omega-6 içermesi nedeniyle cilt yaşlanmasını geciktirir.
Canlı, ışıltılı ve güzel bir cilde sahip olmak için hangi yaşta olursanız olun nemlendirici bir kremi mutlaka kullanmalısınız. Kozmetik ürünlerinin yanı sıra, son zamanlarda revaçta olan tamamen doğal, bitkisel kozmetik ürünler de çok tercih ediliyor. Bunların başında daha önce yağ olarak karşımıza çıkan kara üzüm çekirdeği, kayısı, kakao, havuç ve acı badem artık krem olarak da üretiliyor.
Kara Üzüm Çekirdeği Kremi
Formülünde bulunan kara üzüm çekirdeği yağı ve bu yağın içerdiği linoik asit (omega-6) miktarının yüksek oranda olması sayesinde, cildi koruyucu bir özelliği bulunuyor. Besleyici, onarıcı, nemlendirici özelliğe sahip bu krem, zengin içeriği ve hafifliği ile yaşlanma etkisini azaltmakta. Cilde çabuk nüfus eden krem, cildi derinlemesine nemlendirip pürüzsüz bir görünüm sağlıyor. Üzümün antioksidan etkisi, E vitaminine göre 50 kat, C vitaminine göre 20 kat daha fazladır.
Hassas Bölgelere Kayısı Kremi
Kayısı çekirdeği kremi, A, E ve F vitaminleri bakımından zengin kayısı çekirdeği yağı içeriyor. Göz çevresi, meme dokusu ve dudaklar gibi cildin ince ve hassas bölgelerinde kullanılabilir. Cilt bariyer lipitlerini güçlendirirken, cilt yüzeyindeki yağlı maddelerin çözülmesine de yardımcı olur. Cildi besler ve nemlendirir. Cilt bakımında ve göz çevresi kırışıklıklarının giderilmesinde etkilidir.
Hindistan Cevizi Kremi
İçeriğinde bulunan doğal Hindistan cevizi yağı sayesinde cildin beslenmesi, nemlendirilmesi ve korunması için gerekli nitelikleri içeriyor. Koruyucu özelliği olan bu krem ile cildinizi çevresel kirliliğe karşı muhafaza etmiş olursunuz. Hoş kokusu ile de vücudunuza zindelik kazandırır.
Nemlendirici Acı Badem Kremi
Doğal acı badem yağı içeren krem, yoğun nemlendirici ve hızlı emilimi sayesinde kuruma ve çatlamaya yatkın ciltlerin gençliğini ve elastikiyetini korumak üzere günlük cilt bakımı için kullanılır. Krem, hem güzelleştirme hem nemlendirme hem de besleme fonksiyonlarına sahip.
Kakao Yağı Kremi
Cildinizin asla reddemeyeceği, yaz aylarının vazgeçilmezi kakao kremi, doğal koruyucu özelliği ve hoş kokusuyla sizi tropikal iklimlere taşır. Bronzlaştırıcı özelliği olan kakao yağı, yoğun bir nemlendiricidir ve antioksidan bakımından zengindir. Kuru ciltlerin ilacıdır. Güneş lekelerine karşı koruyucudur. Cildi yumuşatır ve esnekleştirir. Bu yoğun ve zengin krem, kuru, sert veya gerilmiş ciltleri rahatlatır.
Lekelere Karşı Havuç Kremi
Sağlık ve cilt üzerindeki olumlu etkisi yıllardan beri bilinen havuç, cildi nemlendirir, hücreleri yeniler, içerdiği beta karoten ile cildin ışıltılı ve sağlıklı bir görünüm kazanmasını sağlar. Havuç kremi, protein A ve lesitin bakımından zengin olan havuç yağını bol miktarde içerir. Bu sayede cildinizi doğal bir şekilde bronzlaştırmış ve güneş lekelerine karşı korumuş olur.
Bitkisel Çaylar ve Faydaları
Sarı Kantaron
Hazmı kolaylaştırıyor
Mide yanmalarına iyi geliyor
Heyecanı yatıştırıyor
Uykusuzluk durumunda rahatlatıcı etkisi var
Kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı
Sarı Kantaron’dan hazırlanan eriyik yaralarda, yanıklarda, harici olarak kullanılabilir
Adaçayı
Antiseptik özelliği var
Direnci artırır
Hafızayı açar
Canlandırıcı etkisi var
Bulantıyı kesiyor
Hazım sistemini düzenliyor
Göğsü yumuşatıyor
Sinirleri yatıştırıyor
Cilde iyi geliyor
Biberiye
Kabızlığı gideriyor
Sindirim sistemine uyarıcı etki yapıyor
İdrar söktürüyor
Baş ağrısına iyi geliyor
Dolaşımı canlandırır
Vücuttan zehirli maddeleri atmaya yardımcı olur
Defne
Antiseptik özelliği var
Hazmı kolaylaştırıyor
Uykusuzluk problemine yardımcı oluyor
Saç dökülmesini engelliyor
Rahatlatıcı etkisi var
Melissa
Antiseptik özelliği var
Gerginliği alır, uyumaya yardımcı olur
Gazı giderir
Terlemeyi sağlıyor
Mideyi rahatlatır, hazmı düzenler
Kişniş
Gaz gideriyor
Hazmı kolaylaştırıyor
Kuşburnu
C vitamini içeriyor
Kabızlığın giderilmesine yardımcı oluyor
Güç kazandırıyor
Öksürüğe iyi geliyor
Alerji egzama ve hemoroide karşı yararlı
Ihlamur
Öksürüğe iyi geliyor
Yatıştırıcı etkisi var
Çarpıntıya iyi geliyor, rahatlatıyor
Uykusuzluk problemine yardımcı oluyor
Mideye iyi geliyor
Balgam söktürücü etkisi var
Nane
Hafif antiseptik özelliği var
Mide bulantılarına karşı etkili
Koku veriyor
Ferahlatıyor
Çarpıntıya iyi geliyor
Soğuk algınlıklarında öneriliyor
Sinir sisteminde yatıştırıcı etki yaparak uyku problemlerine yardımcı oluyor
Papatya
Sindirim sistemini düzenler
İdrar arttırır
Sinirleri yatıştırır
Gaz giderir
Ağrıları kesiyor
Antiseptik özelliği bulunuyor
Sinameki
Bağırsak üzerinde müshil etkisi yapar.
Kabızlık sorunu için önerilir
Rezene
Sancıların giderilmesine yardımcı olur
Mideye iyi gelir
Sinirleri yatıştırır
Gaz giderir
Sindirimi düzenler
Hazmı kolaylaştırıyor
Mide yanmalarına iyi geliyor
Heyecanı yatıştırıyor
Uykusuzluk durumunda rahatlatıcı etkisi var
Kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı
Sarı Kantaron’dan hazırlanan eriyik yaralarda, yanıklarda, harici olarak kullanılabilir
Adaçayı
Antiseptik özelliği var
Direnci artırır
Hafızayı açar
Canlandırıcı etkisi var
Bulantıyı kesiyor
Hazım sistemini düzenliyor
Göğsü yumuşatıyor
Sinirleri yatıştırıyor
Cilde iyi geliyor
Biberiye
Kabızlığı gideriyor
Sindirim sistemine uyarıcı etki yapıyor
İdrar söktürüyor
Baş ağrısına iyi geliyor
Dolaşımı canlandırır
Vücuttan zehirli maddeleri atmaya yardımcı olur
Defne
Antiseptik özelliği var
Hazmı kolaylaştırıyor
Uykusuzluk problemine yardımcı oluyor
Saç dökülmesini engelliyor
Rahatlatıcı etkisi var
Melissa
Antiseptik özelliği var
Gerginliği alır, uyumaya yardımcı olur
Gazı giderir
Terlemeyi sağlıyor
Mideyi rahatlatır, hazmı düzenler
Kişniş
Gaz gideriyor
Hazmı kolaylaştırıyor
Kuşburnu
C vitamini içeriyor
Kabızlığın giderilmesine yardımcı oluyor
Güç kazandırıyor
Öksürüğe iyi geliyor
Alerji egzama ve hemoroide karşı yararlı
Ihlamur
Öksürüğe iyi geliyor
Yatıştırıcı etkisi var
Çarpıntıya iyi geliyor, rahatlatıyor
Uykusuzluk problemine yardımcı oluyor
Mideye iyi geliyor
Balgam söktürücü etkisi var
Nane
Hafif antiseptik özelliği var
Mide bulantılarına karşı etkili
Koku veriyor
Ferahlatıyor
Çarpıntıya iyi geliyor
Soğuk algınlıklarında öneriliyor
Sinir sisteminde yatıştırıcı etki yaparak uyku problemlerine yardımcı oluyor
Papatya
Sindirim sistemini düzenler
İdrar arttırır
Sinirleri yatıştırır
Gaz giderir
Ağrıları kesiyor
Antiseptik özelliği bulunuyor
Sinameki
Bağırsak üzerinde müshil etkisi yapar.
Kabızlık sorunu için önerilir
Rezene
Sancıların giderilmesine yardımcı olur
Mideye iyi gelir
Sinirleri yatıştırır
Gaz giderir
Sindirimi düzenler
Neden Bitkisel Çaylar?
Siyah çayın etkinliği gittikçe azalıyor. Şimdi yükselen trend bitkisel çaylar. Bu çayların vücuda faydaları saymakla bitmez. Ancak bunun gerçekleşmesi için bir günde 4-5 fincan bitki çayı içmek gereklidir. Yeşil çay vücudu zırh gibi koruyor. Yüksek tansiyondan uykusuzluğa kadar birçok derde derman olan çaylar, doğru şekilde hazırlanmazsa zararlı etkileri ortaya çıkıyor.
Bitkisel çayların; alternatif içecek, koruyucu ve tedavi amaçlı olmak üzere üç grupta ele alındığını belirtelim. Bu çaylar gün boyu içilen çay ve kahvenin yerine sağlıklı bir içecek olarak değerlendiriliyor. Çoğu kişi sabah çayından sonra artık; kuşburnu, elma, adaçayı bitkilerinden hazırlanan çayları tercih ediyor.
Bitkisel çaylar vücudun direncini artırarak, hastalıklara karşı bir duvar örüyor. Nezle, grip gibi günlük rahatsızlıkların yanında böbrek, karaciğer hastalıkları, yüksek tansiyon gibi hastalıklarda da bitkisel çaylar yaygın bir şekilde kullanılıyor. Ancak, kanser gibi çok ciddi hastalıkların tedavisinde bitkilerin çay halinde ilaç olarak kullanımı da görülmektedir.
Bu yanlış ve hastanın sağlığını tehlikeye sokacak bir durumdur.
Doğru şekilde hazırlanmadığında bitkisel çaylar etkisini göstermez. Bitkisel çaylar, demleme, kaynatma ve normal ısıda hazırlanabilir. Yöntemlerin seçimi önemli. Çünkü bitkisel çay çözeltisine geçecek maddeler, bu hazırlama yöntemlerine göre değişebilir. Yanlış yöntem seçilirse, istenen maddeler geçmeyebilir veya istenmeyen maddeler geçebilir. Bitkisel çayların bir ilaç şekli olduğu unutulmamalıdır.
Düzenli İçin
Bitkisel çayların tedavi ve koruma amaçlı kullanıldığında, düzenli bir şekilde içilmesi gerekir. Bitkisel çaylar tedaviye uygun şekilde kullanıldığında istenen etki ortaya çıkabilir. Tedavinin gerektirdiği süre tamamlanınca çay içilmesi de bırakılmalı. Aksi taktirde mutedil etki yapan maddelerin birikmesinden istenmeyen etkiler ortaya çıkabilir. İstenen etkinin ortaya çıkabilmesi için kürler arasında bir süre bırakılmalı.
Hastalara genelde, sabah aç karnına ve akşam yatmadan önce birer bardak bitkisel çay içmeleri önerilir. Başka bir şekilde tavsiye edilmemişse, çayların etkisini gösterebilmesi için aç karnına, sıcak ve yudum yudum içilmelidir.
Şeker Yerine Bal Katın
Bitkisel çaylara tatlandırıcı olarak süzme bal ilavesini tavsiye edebiliriz. Öksürüğe karşı kullanılan çaylarda bal ilavesi, balın da etkisiyle çayın daha etkili olmasını sağlayacaktır. Suni tatlandırıcıların bitkisel çaylara ilave edilmesini önermiyoruz. Çünkü çaydaki etkili maddelerle reaksiyona girmesi kaçınılmazdır. Uçucu yağ taşıyan droglarla hazırlanan çayları, herhangi bir tatlandırıcı katmadan içmek gerekir.
Erkeklere Uyarı
Adaçayında doğal östrojene (Kadınlık hormonu) yakın bileşikler bulunmaktadır. Erkekler bu çaydan günde iki fincandan fazla tüketmemelidirler. Yanlış hazırlandığında ve tüketildiğinde, olumsuz etkisi ortaya çıkabilir.
Adaçayı kaynatılmaz. Haşlama yada demleme şeklinde hazırlanır. İki, en fazla üç dakika kaynar su içinde kalırsa o zaman yararlı maddelerini verir. Daha fazla kaynatılırsa acı bir tat oluşur. Bu da bitkinin zararlı maddeler verdiğini gösterir. Adaçayını erkekler çok fazla tüketirlerse, içeriğindeki kadınlık hormonu yüzünden vücudun hormonal dengesi bozulabilir. Bu da testesteron (erkeklik hormonunu) seviyesini kötü yönde etkileyecektir.
Kalbe Birebir
Günde 4-5 fincan yeşil çayın kanserden koruyucu etkisi var. Mayalanmamış siyah çaydan elde edilen yeşil çayın vücut üzerindeki etkileri çok olumlu yöndedir.
Yaşlanma ve yıpranmaya yol açan maddelerin vücuttan temizlenmesine yardımcı olur. Kan kolesterolü ve lipid düzeyini normal sınırlarda tutmaya yardımcı olup, kalp sağlığını koruyor. Yeşil çayda bulunan polifenol ve kateşin adı verilen maddeler, tümör oluşumuna yol açan maddeleri yok ediyor. Yeşil çayın yaygın olarak içildiği Asya ülkelerinde, Batı’ya oranla kanser vakalarının daha az olduğu biliniyor.
Gençlik Aşısı Ginseng
Yaşlılık ve ona bağlı etkileri azaltmakta “ginseng çayı”nın önemli etkisi vardır. Zihinsel ve fiziksel kapasitenin artırılmasına yardımcı olur. Cinsel gücü artırıcı etkisi vardır. Yorgunluğu azaltır. Ginseng kökünün farklı türleri, vücutta değişik şekilde etki gösterir. Dünyada en çok bilinen türleri; “Kırmızı Kore, Sibirya ve Kanada ginsengi”dir. Kore ginsenginin canlandırıcı, uyarıcı ve ısıtıcı etkisi var. Sibirya yani soğuk iklim ginsenglerin etkisi ise tam tersi. Yaşlanma ve yıpranmaya karşı koruyucu özellikleri var. Kişinin fizyolojik durumuna göre ginseng seçimi yapılmalı. Yüksek tansiyonu, aşırı çarpıntısı olan birine kırmızı ginseng vermek yanlış olabilir. Sabah ve öğlen, günde iki fincan ginseng tüketiminin vücut için yararları çok büyüktür.
Bitkisel çayların; alternatif içecek, koruyucu ve tedavi amaçlı olmak üzere üç grupta ele alındığını belirtelim. Bu çaylar gün boyu içilen çay ve kahvenin yerine sağlıklı bir içecek olarak değerlendiriliyor. Çoğu kişi sabah çayından sonra artık; kuşburnu, elma, adaçayı bitkilerinden hazırlanan çayları tercih ediyor.
Bitkisel çaylar vücudun direncini artırarak, hastalıklara karşı bir duvar örüyor. Nezle, grip gibi günlük rahatsızlıkların yanında böbrek, karaciğer hastalıkları, yüksek tansiyon gibi hastalıklarda da bitkisel çaylar yaygın bir şekilde kullanılıyor. Ancak, kanser gibi çok ciddi hastalıkların tedavisinde bitkilerin çay halinde ilaç olarak kullanımı da görülmektedir.
Bu yanlış ve hastanın sağlığını tehlikeye sokacak bir durumdur.
Doğru şekilde hazırlanmadığında bitkisel çaylar etkisini göstermez. Bitkisel çaylar, demleme, kaynatma ve normal ısıda hazırlanabilir. Yöntemlerin seçimi önemli. Çünkü bitkisel çay çözeltisine geçecek maddeler, bu hazırlama yöntemlerine göre değişebilir. Yanlış yöntem seçilirse, istenen maddeler geçmeyebilir veya istenmeyen maddeler geçebilir. Bitkisel çayların bir ilaç şekli olduğu unutulmamalıdır.
Düzenli İçin
Bitkisel çayların tedavi ve koruma amaçlı kullanıldığında, düzenli bir şekilde içilmesi gerekir. Bitkisel çaylar tedaviye uygun şekilde kullanıldığında istenen etki ortaya çıkabilir. Tedavinin gerektirdiği süre tamamlanınca çay içilmesi de bırakılmalı. Aksi taktirde mutedil etki yapan maddelerin birikmesinden istenmeyen etkiler ortaya çıkabilir. İstenen etkinin ortaya çıkabilmesi için kürler arasında bir süre bırakılmalı.
Hastalara genelde, sabah aç karnına ve akşam yatmadan önce birer bardak bitkisel çay içmeleri önerilir. Başka bir şekilde tavsiye edilmemişse, çayların etkisini gösterebilmesi için aç karnına, sıcak ve yudum yudum içilmelidir.
Şeker Yerine Bal Katın
Bitkisel çaylara tatlandırıcı olarak süzme bal ilavesini tavsiye edebiliriz. Öksürüğe karşı kullanılan çaylarda bal ilavesi, balın da etkisiyle çayın daha etkili olmasını sağlayacaktır. Suni tatlandırıcıların bitkisel çaylara ilave edilmesini önermiyoruz. Çünkü çaydaki etkili maddelerle reaksiyona girmesi kaçınılmazdır. Uçucu yağ taşıyan droglarla hazırlanan çayları, herhangi bir tatlandırıcı katmadan içmek gerekir.
Erkeklere Uyarı
Adaçayında doğal östrojene (Kadınlık hormonu) yakın bileşikler bulunmaktadır. Erkekler bu çaydan günde iki fincandan fazla tüketmemelidirler. Yanlış hazırlandığında ve tüketildiğinde, olumsuz etkisi ortaya çıkabilir.
Adaçayı kaynatılmaz. Haşlama yada demleme şeklinde hazırlanır. İki, en fazla üç dakika kaynar su içinde kalırsa o zaman yararlı maddelerini verir. Daha fazla kaynatılırsa acı bir tat oluşur. Bu da bitkinin zararlı maddeler verdiğini gösterir. Adaçayını erkekler çok fazla tüketirlerse, içeriğindeki kadınlık hormonu yüzünden vücudun hormonal dengesi bozulabilir. Bu da testesteron (erkeklik hormonunu) seviyesini kötü yönde etkileyecektir.
Kalbe Birebir
Günde 4-5 fincan yeşil çayın kanserden koruyucu etkisi var. Mayalanmamış siyah çaydan elde edilen yeşil çayın vücut üzerindeki etkileri çok olumlu yöndedir.
Yaşlanma ve yıpranmaya yol açan maddelerin vücuttan temizlenmesine yardımcı olur. Kan kolesterolü ve lipid düzeyini normal sınırlarda tutmaya yardımcı olup, kalp sağlığını koruyor. Yeşil çayda bulunan polifenol ve kateşin adı verilen maddeler, tümör oluşumuna yol açan maddeleri yok ediyor. Yeşil çayın yaygın olarak içildiği Asya ülkelerinde, Batı’ya oranla kanser vakalarının daha az olduğu biliniyor.
Gençlik Aşısı Ginseng
Yaşlılık ve ona bağlı etkileri azaltmakta “ginseng çayı”nın önemli etkisi vardır. Zihinsel ve fiziksel kapasitenin artırılmasına yardımcı olur. Cinsel gücü artırıcı etkisi vardır. Yorgunluğu azaltır. Ginseng kökünün farklı türleri, vücutta değişik şekilde etki gösterir. Dünyada en çok bilinen türleri; “Kırmızı Kore, Sibirya ve Kanada ginsengi”dir. Kore ginsenginin canlandırıcı, uyarıcı ve ısıtıcı etkisi var. Sibirya yani soğuk iklim ginsenglerin etkisi ise tam tersi. Yaşlanma ve yıpranmaya karşı koruyucu özellikleri var. Kişinin fizyolojik durumuna göre ginseng seçimi yapılmalı. Yüksek tansiyonu, aşırı çarpıntısı olan birine kırmızı ginseng vermek yanlış olabilir. Sabah ve öğlen, günde iki fincan ginseng tüketiminin vücut için yararları çok büyüktür.
BİTKİSEL ÇAYLAR
Çoğu ilacın temelinde bulunan bitkilerin çayları da birer şifa kaynağıdır. Bitkilerle tedavinin her zaman için, ilaç tedavisinden daha uzun süreceğini bilmenizde fayda vardır. Bitkiler, hastalığa yakalanmadan önce önlem olarak kullanılmaya başlanmalı, basit hastalıklar bitki çayları, kompresler ve bitkilerden yapılmış yağlarla tedavi edilmelidir. Ciddi hastalıklarda da doktorun verdiği tedaviye paralel olarak bitkilerden yararlanılabilir.
Doğada şifalı bir çok bitkiden şifalı çaylar elde edilebilmektedir. Bitki çayı hazırlarken de şunlara dikkat etmek gerekir. Bitki çayı hazırlarken özellikle taze kaynamış klorsuz su kullanılmalı. Birçok hastalıkta klorun zararlı olduğu saptanmıştır. Suyunuzu kaynattıktan sonra bir iki dakika dinlendirin. Porselen bir demliğe önce çayını yapacağınız bitkiyi koyun ve üzerine gerekli miktarda su ekleyin. Genellikle 1 tatlı kaşığı kuru veya bir avuç taze ot için dörtte bir litre su kullanmak gerekir. Çayın demlenmesi için 2-5 dakika yeterlidir. Kök bitkilerden çay yapacağınız zaman (zencefil, havlıcan gibi), aynı miktarda su ve bitkiyi birlikte cezveye koyup kaynatma yoluyla çayınızı yapabilirsiniz.
Ihlamur: Soğuk algınlığına ve öksürüğe karşı en etkili ve en yaygın olarak kullanılan doğal ilaçlardan biri olan ıhlamur, uykusuzluk, spazm ve kan dolaşımı bozukluklarında da kullanılır. Özellikle akşam saatlerinde fazla içmemeye dikkat etmek gerekir, çünkü fazla miktarda alındığında uykusuzluğa neden olabilir. Yapraklarında çok miktarda klorofil taşımasından dolayı kansızlık durumunda kullanılmasında fayda vardır. Diğer çaylarda olduğu gibi ıhlamuru da hazırladığınız zaman için ve bir daha kaynatmayın. Çünkü uzun süre kaynatılıp içilen ıhlamur size yarardan çok zarar verebilir.
Ihlamur çiçeği yatıştırıcı, idrar verici, göğüs yumuşatıcı ve balgam söktürücü olarak çay halinde kullanılır. Ihlamur çiçeği banyosunun da yatıştırıcı bir özelliği vardır. Balla karıştırılıp içilirse mide ülserine faydalıdır. Kan dolaşımını düzenler
.
Yogi Çayı: Hintli yogilerin içtiği baharatlı bir çay. Tam da kış mevsimine uygun, yani ısıtıcı. Ayurvedik bir çay yogi çayı ve yoğun baharatların karışımından oluşuyor. Bu çayı hazırlamak için ufak bir tencereye bir parça kabuk tarçın, 4-5 kakule tanesi, 1 ufak kök zencefil, 2 karanfil ve 4-5 adet tane karabiber koyun. Üzerine 2 su bardağı su ilave edip 5 dakika kadar kaynattıktan sonra dilerseniz içine 1 tatlı kaşığı siyah çay ekleyip biraz demlendirip süzün. Dilerseniz sütle karıştırıp için.
Isırgan: Isırgan, birçok rahatsızlığa iyi gelen ve sonbahardan ilkbaharın sonuna kadar bahçelerde bol miktarda yetişen bir ottur. Özellikle metabolizma rahatsızlıklarına, mide, bağırsak, böbrek, romatizma ve gut hastalıklarına iyi gelir. Ayrıca nefrit, sarılık, idrar yolları taşları ve özellikle kansere karşı günde 3-4 fincan ısırganotu çayı çok yararlıdır. Isırgan çayını hazırlamak için kişi başına bir tatlı kaşığı kuru veya bir avuç taze ısırganotu yeterlidir.
Biberiye: Bu güzel kokulu bitkinin kullanılmadığı hastalık yok gibi. Özellikle kan dolaşımı hastalıklarına, romatizma ve astım hastalıklarına, mide ve bağırsak gazlarına karşı kullanıldığı gibi ağır yemeklerden sonra içildiğinde sindirimi kolaylaştırır. Ayrıca bronşit, öksürük, migren, gastrit, başağrısı, ağrılı adet, düşük tansiyon, kabızlık, safra kesesi taşı, ishal ve karaciğer rahatsızlıklarında da kullanılır. Hoş bir tat vermesi açısından biberiye çayına bir parça da kabuk tarçın atabilirsiniz.
Rezene: Rezene, Ege Bölgesi pazarlarında bahar aylarında bol bulunan bir bitkidir. Rezene çayı özellikle gaz ve kramp ağrılarında, mide ve bağırsak rahatsızlıklarında kullanılır. Özellikle bebeklerin gazlı olduğu zamanlarda sık başvurulan bir ilaçtır rezene çayı. Öksürük ve soğuk algınlıklarında ve çocuklarda boğmaca hastalığı sırasında rezene çayı yararlıdır. Listeyi uzatmak mümkün: Hıçkırık, bulantı, idrar yolları iltihabı, böbrek taşları gibi birçok durumda rezene çayına başvurabiliriz. Bilinen en iyi gaz söktürücü bitkisel çaydır. Aynı zamanda, bebeği olan anneler için süt artırıcıdır.
Hindiba: Hem salatalarda, hem de haşlanarak zeytinyağı ve limon ilavesiyle kullanılabilen hindiba iyi bir idrar söktürücüdür. Karaciğer hastalarının, romatizmalıların ve şeker hastalarının sofralarının başköşesine oturtması gereken otlardan biridir hindiba ve bunlardan başka bağırsakları yumuşatır, müzmin romatizma, gut, böbrek ve safra kesesi hastalıklarında yararlıdır. Hindiba köklerinden yapılan kahve iyi bir iştah açıcıdır. Romatizma hastaları ilkbahar ve sonbaharda 4-6 hafta arası sabah ve akşam hindiba çayı içerek kür yapabilirler ve faydasını da hızla görürler. Hindiba çayı hazırlamak için kişi başına 1-2 tatlı kaşığı doğranmış hindiba kullanılır.
Nane: Nane çayı, mide ve bağırsak gazlarında, bulantı ve kalp çarpıntısında içilir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında, karın ağrısı, ishal, safra kesesi taşı, baş ağrısı, migren, sinüzit, diş ağrısı, halsizlik, bronşit, öksürük gibi rahatsızlıklarda da tedavi edici özelliği olan nane, nefes darlığında da şöyle kullanılabilir: Bir tülbentin üzerine bal konur, üzerine taze veya kuru nane yaprakları serpilir ve yatmadan önce göğüs üzerine bağlanır, sabaha kadar bırakılır.
Yaprakları çay halinde yatıştırıcı, midevi, gaz söktürücü, bulantıyı giderici olarak kullanılır. Bunun yanında çeşitli ilaçların terkibinde kullanıldığı gibi, yaprakları çiğ veya kurutulmuş olarak yemeklere konur. Nane esansı, çok miktarda zehir etkili olmasına karşılık az miktarı mide ağrılarına ve bulantılara karşı kullanılabilir. Nane uçucu yağı da oldukça fazla kullanılan bir yağdır.
Kekik: Kekik çok güçlü bir antiseptik olarak biliniyor. Kekik yağından elde edilen timol birçok ilaçta, hatta ameliyatlarda yara temizlemek için kullanılıyor. Eski zamanlarda salgın hastalıklarda kullanılan kekik günümüzde de grip salgınlarında bol bol kullanılmalı. Ve boğmaca olana, öksürene, bronşite yakalanana, midesi rahatsız olana, ishal olana, adet sancısı çekene kekik çayı içirmeli. Böcek sokmalarında deriye sürülerek kullanılan kekik, cilt hastalıklarında da banyo suyuna atılarak kullanılabiliyor.
Zencefil: Ayurveda ve Çin Tıbbı’nda 5 bin yıldır kullanılan zencefil, ısıtıcı bir ottur. Özellikle metabolizma rahatsızlıklarında temizleyici, düzenleyici ve canlandırıcı bir etkiye sahip. Ayrıca faranjitte, ishal, gaz gibi durumlarda, kan dolaşımını artırmak için, kas hastalıklarında ve romatizmal ağrılarda kullanılıyor. Soğuk algınlıklarında çayını içebilir, öksürük için zencefil-zerdeçal-bal karışımını sabah ve akşam aç karnına şurup niyetine kullanabilirsiniz. Zencefil canlandırıcı olduğu için akciğerleri temizler, gazı önler ve terlemeyi artırarak cildin de temizlenmesini sağlar.
Adaçayı: Kızılderililerin kutsal bitkisi sayılan adaçayı, Akdeniz yöresinde bol bol yetişir. Antibiyotik ilaç görevi gören adaçayı diş eti rahatsızlıklarında ve boğaz ağrılarında çok yararlıdır. Sinir bozukluğu, baş dönmesi, titremeye iyi gelir ve menopoz döneminde karşılaşılan terlemeyi durdurur. Ayrıca dolaşım sistemi hastalıklarında, tansiyon düşüklüğünde, sindirim sistemi bozukluklarında, psikolojik rahatsızlıklarda, halsizlikte, sinir hastalıklarında da kullanılır. Özellikle boğaz ve ağız içi iltihaplarında günde birkaç defa adaçayıyla hazırlanıp soğutulmuş çayla gargara yapın, iyi geldiğini göreceksiniz.
Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser. Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Boğaz, bademcik ve dişeti iltihaplarını giderir. Göğsü yumuşatır. Astımdaki sıkıntıları geçirir. İdrar ve ter söktürür. Banyo suyuna katılıp yıkanılırsa; zindelik verir. Günde, 3 kahve fincanından fazla içilmemelidir.
Elma: Elma, besin değeri dışında nefes darlığı ve kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olur, lifli olduğu için bağırsakları temizler, karaciğerinden şikayet edenler, romatizmalılar ve hatta şeker hastaları bile elmadan faydalanabilirler. Elma yatıştırıcı, uyku vericidir, başağrılarına iyi gelir. Taze elma suyu cilde sürüldüğünde dokuları sağlamlaştırır ve teni güzelleştirir. İlkbaharda toplanan elma çiçekleri kurutularak sonbahar ve kış aylarında kaynatılır ve göğse; öksürüğe iyi gelecek bir şurup elde edilir. Kurutulmuş elma parçalarından çay yapabileceğiniz gibi kabuğuyla küçük parçalara böldüğünüz elmaları kaynatarak içine isterseniz limon ve portakal koyarak çay olarak tüketebilirsiniz.
Böğürtlen: Dikenli ve çalı görünümünde bir bitki. Ekilmemiş yerlerde, çit, yol ve hendek kenarlarında çok bulunur. Meyve birçok meyvenin oluşturduğu bileşik küre biçimindedir. Kullanılan kısımları yaprakları ve çiçek tomurcuklarıdır. Yapraklar çiçek açmadan toplanır, gölgede kurutulur. Yapraklarda tanen ve organik asitler ihtiva eder.
Sideritis: Uyarıcı, gaz söktürücü, iştah açıcı ve mide ağrılarını kesici özelliklere sahiptirler.
Kuşburnu: Çok yoğun vitamin zenginliği nedeniyle gözlerin dostudur. Vücuda dirilik sağlar. 100 gram kuşburnunda bir sandık portakala eşdeğer C vitamini vardır. İyi bir raşitizm ilacı, etkin bir kan temizleyicisidir. Güçlü bir kurt düşürücü ve bağırsak yumuşatıcısıdır. Mide kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karşı faydalıdır. Romatizma ağrılarını gideriyor. Basur tedavisinde iyi sonuç veriyor
Melisa: Yapraklar yatıştırıcı, midevi, gaz söktürücü, terletici ve antiseptik etkilere sahiptir. Huzursuzluk ve sıkıntıları giderir. Hafıza zayıflığına faydalıdır. Baş dönmesi ve kulak çınlaması gibi şikayetleri keser. Hazımsızlık, baş ağrısı ve migrende de faydalıdır. Daha çok çay halinde kullanılır.
Papatya: Çiçek durumu başları, çiçek açmadan önce toplanarak gölgede kurutulur. Çay halinde sabahları aç karnına bir bardak içilebilir. İdrar çoğaltıcı, iştah açıcı, yatıştırıcı ve gaz söktürücü etkilere sahiptir. Basur memelerinde ağrı kesici, tedavi edici etkiye sahiptir. Boyar madde olarak da kullanılır.
Salep: Öksürük ve bronşite faydalıdır. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Zihni çalıştırma gücünü arttırır.
Sinameki: Memleketimizde çok kullanılan müshil ilacıdır. Kolit ve spastik kabızlıkta kullanılmaz.
Doğada şifalı bir çok bitkiden şifalı çaylar elde edilebilmektedir. Bitki çayı hazırlarken de şunlara dikkat etmek gerekir. Bitki çayı hazırlarken özellikle taze kaynamış klorsuz su kullanılmalı. Birçok hastalıkta klorun zararlı olduğu saptanmıştır. Suyunuzu kaynattıktan sonra bir iki dakika dinlendirin. Porselen bir demliğe önce çayını yapacağınız bitkiyi koyun ve üzerine gerekli miktarda su ekleyin. Genellikle 1 tatlı kaşığı kuru veya bir avuç taze ot için dörtte bir litre su kullanmak gerekir. Çayın demlenmesi için 2-5 dakika yeterlidir. Kök bitkilerden çay yapacağınız zaman (zencefil, havlıcan gibi), aynı miktarda su ve bitkiyi birlikte cezveye koyup kaynatma yoluyla çayınızı yapabilirsiniz.
Ihlamur: Soğuk algınlığına ve öksürüğe karşı en etkili ve en yaygın olarak kullanılan doğal ilaçlardan biri olan ıhlamur, uykusuzluk, spazm ve kan dolaşımı bozukluklarında da kullanılır. Özellikle akşam saatlerinde fazla içmemeye dikkat etmek gerekir, çünkü fazla miktarda alındığında uykusuzluğa neden olabilir. Yapraklarında çok miktarda klorofil taşımasından dolayı kansızlık durumunda kullanılmasında fayda vardır. Diğer çaylarda olduğu gibi ıhlamuru da hazırladığınız zaman için ve bir daha kaynatmayın. Çünkü uzun süre kaynatılıp içilen ıhlamur size yarardan çok zarar verebilir.
Ihlamur çiçeği yatıştırıcı, idrar verici, göğüs yumuşatıcı ve balgam söktürücü olarak çay halinde kullanılır. Ihlamur çiçeği banyosunun da yatıştırıcı bir özelliği vardır. Balla karıştırılıp içilirse mide ülserine faydalıdır. Kan dolaşımını düzenler
.
Yogi Çayı: Hintli yogilerin içtiği baharatlı bir çay. Tam da kış mevsimine uygun, yani ısıtıcı. Ayurvedik bir çay yogi çayı ve yoğun baharatların karışımından oluşuyor. Bu çayı hazırlamak için ufak bir tencereye bir parça kabuk tarçın, 4-5 kakule tanesi, 1 ufak kök zencefil, 2 karanfil ve 4-5 adet tane karabiber koyun. Üzerine 2 su bardağı su ilave edip 5 dakika kadar kaynattıktan sonra dilerseniz içine 1 tatlı kaşığı siyah çay ekleyip biraz demlendirip süzün. Dilerseniz sütle karıştırıp için.
Isırgan: Isırgan, birçok rahatsızlığa iyi gelen ve sonbahardan ilkbaharın sonuna kadar bahçelerde bol miktarda yetişen bir ottur. Özellikle metabolizma rahatsızlıklarına, mide, bağırsak, böbrek, romatizma ve gut hastalıklarına iyi gelir. Ayrıca nefrit, sarılık, idrar yolları taşları ve özellikle kansere karşı günde 3-4 fincan ısırganotu çayı çok yararlıdır. Isırgan çayını hazırlamak için kişi başına bir tatlı kaşığı kuru veya bir avuç taze ısırganotu yeterlidir.
Biberiye: Bu güzel kokulu bitkinin kullanılmadığı hastalık yok gibi. Özellikle kan dolaşımı hastalıklarına, romatizma ve astım hastalıklarına, mide ve bağırsak gazlarına karşı kullanıldığı gibi ağır yemeklerden sonra içildiğinde sindirimi kolaylaştırır. Ayrıca bronşit, öksürük, migren, gastrit, başağrısı, ağrılı adet, düşük tansiyon, kabızlık, safra kesesi taşı, ishal ve karaciğer rahatsızlıklarında da kullanılır. Hoş bir tat vermesi açısından biberiye çayına bir parça da kabuk tarçın atabilirsiniz.
Rezene: Rezene, Ege Bölgesi pazarlarında bahar aylarında bol bulunan bir bitkidir. Rezene çayı özellikle gaz ve kramp ağrılarında, mide ve bağırsak rahatsızlıklarında kullanılır. Özellikle bebeklerin gazlı olduğu zamanlarda sık başvurulan bir ilaçtır rezene çayı. Öksürük ve soğuk algınlıklarında ve çocuklarda boğmaca hastalığı sırasında rezene çayı yararlıdır. Listeyi uzatmak mümkün: Hıçkırık, bulantı, idrar yolları iltihabı, böbrek taşları gibi birçok durumda rezene çayına başvurabiliriz. Bilinen en iyi gaz söktürücü bitkisel çaydır. Aynı zamanda, bebeği olan anneler için süt artırıcıdır.
Hindiba: Hem salatalarda, hem de haşlanarak zeytinyağı ve limon ilavesiyle kullanılabilen hindiba iyi bir idrar söktürücüdür. Karaciğer hastalarının, romatizmalıların ve şeker hastalarının sofralarının başköşesine oturtması gereken otlardan biridir hindiba ve bunlardan başka bağırsakları yumuşatır, müzmin romatizma, gut, böbrek ve safra kesesi hastalıklarında yararlıdır. Hindiba köklerinden yapılan kahve iyi bir iştah açıcıdır. Romatizma hastaları ilkbahar ve sonbaharda 4-6 hafta arası sabah ve akşam hindiba çayı içerek kür yapabilirler ve faydasını da hızla görürler. Hindiba çayı hazırlamak için kişi başına 1-2 tatlı kaşığı doğranmış hindiba kullanılır.
Nane: Nane çayı, mide ve bağırsak gazlarında, bulantı ve kalp çarpıntısında içilir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında, karın ağrısı, ishal, safra kesesi taşı, baş ağrısı, migren, sinüzit, diş ağrısı, halsizlik, bronşit, öksürük gibi rahatsızlıklarda da tedavi edici özelliği olan nane, nefes darlığında da şöyle kullanılabilir: Bir tülbentin üzerine bal konur, üzerine taze veya kuru nane yaprakları serpilir ve yatmadan önce göğüs üzerine bağlanır, sabaha kadar bırakılır.
Yaprakları çay halinde yatıştırıcı, midevi, gaz söktürücü, bulantıyı giderici olarak kullanılır. Bunun yanında çeşitli ilaçların terkibinde kullanıldığı gibi, yaprakları çiğ veya kurutulmuş olarak yemeklere konur. Nane esansı, çok miktarda zehir etkili olmasına karşılık az miktarı mide ağrılarına ve bulantılara karşı kullanılabilir. Nane uçucu yağı da oldukça fazla kullanılan bir yağdır.
Kekik: Kekik çok güçlü bir antiseptik olarak biliniyor. Kekik yağından elde edilen timol birçok ilaçta, hatta ameliyatlarda yara temizlemek için kullanılıyor. Eski zamanlarda salgın hastalıklarda kullanılan kekik günümüzde de grip salgınlarında bol bol kullanılmalı. Ve boğmaca olana, öksürene, bronşite yakalanana, midesi rahatsız olana, ishal olana, adet sancısı çekene kekik çayı içirmeli. Böcek sokmalarında deriye sürülerek kullanılan kekik, cilt hastalıklarında da banyo suyuna atılarak kullanılabiliyor.
Zencefil: Ayurveda ve Çin Tıbbı’nda 5 bin yıldır kullanılan zencefil, ısıtıcı bir ottur. Özellikle metabolizma rahatsızlıklarında temizleyici, düzenleyici ve canlandırıcı bir etkiye sahip. Ayrıca faranjitte, ishal, gaz gibi durumlarda, kan dolaşımını artırmak için, kas hastalıklarında ve romatizmal ağrılarda kullanılıyor. Soğuk algınlıklarında çayını içebilir, öksürük için zencefil-zerdeçal-bal karışımını sabah ve akşam aç karnına şurup niyetine kullanabilirsiniz. Zencefil canlandırıcı olduğu için akciğerleri temizler, gazı önler ve terlemeyi artırarak cildin de temizlenmesini sağlar.
Adaçayı: Kızılderililerin kutsal bitkisi sayılan adaçayı, Akdeniz yöresinde bol bol yetişir. Antibiyotik ilaç görevi gören adaçayı diş eti rahatsızlıklarında ve boğaz ağrılarında çok yararlıdır. Sinir bozukluğu, baş dönmesi, titremeye iyi gelir ve menopoz döneminde karşılaşılan terlemeyi durdurur. Ayrıca dolaşım sistemi hastalıklarında, tansiyon düşüklüğünde, sindirim sistemi bozukluklarında, psikolojik rahatsızlıklarda, halsizlikte, sinir hastalıklarında da kullanılır. Özellikle boğaz ve ağız içi iltihaplarında günde birkaç defa adaçayıyla hazırlanıp soğutulmuş çayla gargara yapın, iyi geldiğini göreceksiniz.
Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser. Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Boğaz, bademcik ve dişeti iltihaplarını giderir. Göğsü yumuşatır. Astımdaki sıkıntıları geçirir. İdrar ve ter söktürür. Banyo suyuna katılıp yıkanılırsa; zindelik verir. Günde, 3 kahve fincanından fazla içilmemelidir.
Elma: Elma, besin değeri dışında nefes darlığı ve kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olur, lifli olduğu için bağırsakları temizler, karaciğerinden şikayet edenler, romatizmalılar ve hatta şeker hastaları bile elmadan faydalanabilirler. Elma yatıştırıcı, uyku vericidir, başağrılarına iyi gelir. Taze elma suyu cilde sürüldüğünde dokuları sağlamlaştırır ve teni güzelleştirir. İlkbaharda toplanan elma çiçekleri kurutularak sonbahar ve kış aylarında kaynatılır ve göğse; öksürüğe iyi gelecek bir şurup elde edilir. Kurutulmuş elma parçalarından çay yapabileceğiniz gibi kabuğuyla küçük parçalara böldüğünüz elmaları kaynatarak içine isterseniz limon ve portakal koyarak çay olarak tüketebilirsiniz.
Böğürtlen: Dikenli ve çalı görünümünde bir bitki. Ekilmemiş yerlerde, çit, yol ve hendek kenarlarında çok bulunur. Meyve birçok meyvenin oluşturduğu bileşik küre biçimindedir. Kullanılan kısımları yaprakları ve çiçek tomurcuklarıdır. Yapraklar çiçek açmadan toplanır, gölgede kurutulur. Yapraklarda tanen ve organik asitler ihtiva eder.
Sideritis: Uyarıcı, gaz söktürücü, iştah açıcı ve mide ağrılarını kesici özelliklere sahiptirler.
Kuşburnu: Çok yoğun vitamin zenginliği nedeniyle gözlerin dostudur. Vücuda dirilik sağlar. 100 gram kuşburnunda bir sandık portakala eşdeğer C vitamini vardır. İyi bir raşitizm ilacı, etkin bir kan temizleyicisidir. Güçlü bir kurt düşürücü ve bağırsak yumuşatıcısıdır. Mide kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karşı faydalıdır. Romatizma ağrılarını gideriyor. Basur tedavisinde iyi sonuç veriyor
Melisa: Yapraklar yatıştırıcı, midevi, gaz söktürücü, terletici ve antiseptik etkilere sahiptir. Huzursuzluk ve sıkıntıları giderir. Hafıza zayıflığına faydalıdır. Baş dönmesi ve kulak çınlaması gibi şikayetleri keser. Hazımsızlık, baş ağrısı ve migrende de faydalıdır. Daha çok çay halinde kullanılır.
Papatya: Çiçek durumu başları, çiçek açmadan önce toplanarak gölgede kurutulur. Çay halinde sabahları aç karnına bir bardak içilebilir. İdrar çoğaltıcı, iştah açıcı, yatıştırıcı ve gaz söktürücü etkilere sahiptir. Basur memelerinde ağrı kesici, tedavi edici etkiye sahiptir. Boyar madde olarak da kullanılır.
Salep: Öksürük ve bronşite faydalıdır. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Zihni çalıştırma gücünü arttırır.
Sinameki: Memleketimizde çok kullanılan müshil ilacıdır. Kolit ve spastik kabızlıkta kullanılmaz.
Baharatlardaki Şifa Kaynağı
Anason: Haziran-Ağustos aylarında, beyaz renkli çiçekler açan, 50-60 cm yüksekliğinde, bir senelik bitkidir. Gövdesi dik, silindir biçiminde, içi boş, çok dallı, tüylü ve üstü çizgilidir. Alt yaprakları uzun saplı, oval veya kalp biçimindedir. Çiçekler bileşik şemsiyelerde toplanmışlardır. Meyveleri armut şeklinde küçük, üzeri tüylü, yeşilimsi sarı renklidir. Başta Ege bölgesi olmak üzere bütün Anadolu’da bahçelerde yetiştirilir. Kültür anasonunun vatanının Anadolu olduğu tahmin edilmektedir.
Meyvelerinde nişasta ve uçucu yağ bulunmaktadır. Anason tıpta mide ve bağırsak gazlarının teşekkülünü önleyici, hazmı kolaylaştırıcı ve göğüs yumuşatıcı olarak kullanılır. Ayrıca nefes darlığı, öksürük ve kalp çarpıntısı rahatsızlıklarında da etkilidir. Anason yüksek dozda alındığında baş ağrısı, uykusuzluk, görme zorluğu yapar. Daimi kullananlarda anisizm hastalığına sebep olur. Bilhassa çocuklara uyku vermede, midede teşekkül eden gazları gidermede çok faydalıdır.
Bebekler için bir çay kaşığı tohum bir bardak suya olmak üzere çay olarak hazırlanır. Yemeklerden önce veya süte katılarak bir kaç çay kaşığı verilir.
Büyükler % 1-2’lik çayını günde 2-3 bardak alabilir. Kullanılan kısmı, meyveleri ve yapraklarıdır. Meyveleri tamamen olgunlaştıktan sonra toplanır ve gölgede kurutulur.
Çörekotu: Haziran-Temmuz ayları arasında yeşille karışık açık mavi renkli çiçekler açan, 20-40 cm boyunda bir senelik, otsu bir bitkidir. Yol kenarları ve bilhassa ekin tarlaları içinde bulunur. Gövde dik ve kısa tüylüdür. Yaprakların alttakileri saplı, üsttekileri sapsızdır. Çiçekler uzun saplı ve tek tektir. Taç yaprakları iki loplu ve bal özü bezleri taşıyan 8 tâne küçük parça hâlindedir. Meyveleri çok tohumlu olup, tohumlar siyah renkli ve oval şekillidir. Güney Avrupa, Balkan memleketleri, Kuzey Afrika, Türkiye ve Hindistan’da yetiştirilmektedir. Bitkinin kullanılan kısımları tohumlarıdır. Tohumları tamamen olgunlaştıktan sonra toplanır ve güneşte kurutulur. Çörekotu tohumlarında uçucu ve sabit yağ, tanen, sekerler, glikozit bünyeli bir saponin ve alkaloitler bulunmuştur. Tohumları gaz söktürücü, uyarıcı ve idrar söktürücü olarak kullanılmaktadır. Güzel kokusu sebebiyle müshil ilaçlarının içine ilâve edilen iyi bir lezzet ve koku değiştiricidir.
Çörekotunun Anadolu’da bulunan ve aynı şekilde kullanılan diğer türleri şunlardır:
Sam çörekotu (Nigella damascena): Yaprakları parçalıdir. Çiçekleri tek ve üst yapraklar tarafından örtülmüş durumdadır. Parlak mâvi çiçeklidir.
Kır çörek otu (Nigella arvensis): 10-30 cm yüksekliğinde mâvi çiçeklidir. Yaprakları sivri parçalıdır. Tohumları kurt düşürücü olarak da kullanılır.
Defne: 6-18 m yüksekliğinde, yuvarlak tepeli ve sık dallı bir ağaçtır. Almaşık sapın iki yanında karşılıklı değil de aralıklı olarak bir sağda, bir solda bitmiş yapraklar şeklinde dizilmiş, 7.5-10 cm uzunluğundaki yapraklar oval biçimli, donuk renkli derimsi ve sert kenarları da genellikle dalgalıdır. Bitkinin sarımsı veya yeşilimsi beyaz renkte küçük çiçekleri, olgunlaştığında rengi koyu mora dönen tek tohumlu, etli meyveleri vardır. Bitkinin kullanılan kısmı yaprak ve meyveleridir. Yaprakları uçucu yağ yönünden zengindir. Baharat olarak kullanılır. Defne meyvelerinde de uçucu yağ ve diğer yağlar, acı maddeler bulunur. Meyveleri midevî ve sinir ağrılarına karşı kullanılır. Meyve yapraklarından elde edilen yağ cildi tahriş edici merhemlerin içine konur. Aynı maksat için veteriner hekimlikte de kullanılır. Bundan başka sabun ve şampuanlara koku vermek için de kullanılır.
Hardal: 0,2-1.5 m boylarında beyaz veya sari çiçekli, yıllık otsu bitkilerdir. 10 kadar türü vardır. Türlerinin çoğu Akdeniz çevresi memleketlerinde yetişir. Hardalın beyaz hardal otu, siyah hardal otu, yabanî hardal olmak üzere değişik türleri vardır.
Siyah hardal otu (Sinapis nigra): 1-1.5 m boyunda, bir yıllık sari çiçekli otsu bir bitkidir. Yaprakları saplıdır. Meyveleri 1-3 cm uzunlukta 2-3 mm genişlikte, sap üzerine yatık, tüysüz, hemen hemen dört köseli, kısa sivri uçludur. Yassı ve köseli olan meyvelerinde tohumların bulunduğu yerler şişkindir. Tohumlar kırmızımsı siyah renktedir. Bitkinin Orta Avrupa, Anadolu ve İran’da kültürü yapılır. Kullanılan kısımları tohumları ve tohumlarından elde edilen yağıdır. Bitkinin yaprakları dökülmeye başladığında meyve salkımları toplanır. Bunlar 15 gün kadar gölgede kurutulduktan sonra tohumları alınır. Çok eskiden beri tıpta kullanılmaktadır. Dâhilen hardal tohumu unu az dozlarda midevî, yatıştırıcı ve tarçınla karıştırılırsa iyi bir iştah açıcıdır. Hardal yağı cildi tahriş eder, onun için sürüldüğü yer kızarır. Hafif antiseptiktir. Dumanı öksürük ve gözyaşı getirir. En fazla baharat olarak kullanılır. Deriyi tahriş edip, kızarttığından iç organlardaki kanı dışarıya toplar. Zehirlenmelerde kusturucu etkisinden faydalanılır.
Hindistan cevizi: Srilanka, Malezya ve Afrika ülkelerinde yetiştirilir. Baharat olarak kullanılan, bilinen Hindistancevizi meyvesinden farklıdır. Küçük hindistancevizi olarak anılır fakat tamamen farklı olan bir bitkidir. Tropik bölgelerde (Moluk Adaları) yetişir. Yaz ve kış yeşil olur. 10 m yüksekliğindedir. Avrupalılar buna “muskatcevizi” de derler. Çünkü Avrupa’ya eskiden Arabistan limanlarından Muskat’tan gönderilirdi. Tohumları tıpta kullanılır. Meyveleri kapsül biçimdedir. Her kapsül irice bir tohum ihtivâ eder. Tohumun içinde “arillus” denilen ağsı bir örtü vardır. Aromatik kokusundan dolayı bazı ilaçların bileşimine girer. Sindirim kolaylaştırıcı ve gaz söktürücü etkisi vardır. Bu sebeple bilhassa küçük çocuklara verilir. Etli kısmı da aromatik kokuludur. Yüksek dozları zehirlidir. Türkiye’de yılda 1500 ton civarında tüketilir. Tatlı ve pastacılarda yoğun olarak kullanılır.
Karanfil: 10-20 m yüksekliğinde, yaprak dökmeyen ağaçlardan elde edilir. Vatanı, tropik Asya (Moluk Adaları, Zengîbar) dır. Karanfil, bildiğimiz süs karanfil çiçeğinden farklıdır. Yaz kış yeşil kalan yaprakları, serttir. Çiçekleri pembedir ve kiraz çiçekleri gibi demet hâlinde bulunurlar. Bu çiçeklerin kurutulmuş tomurcukları “karanfil” adını alır. Kurutulmuş tomurcuklar, 10 mm. boyunda, çiviye benzer şekilde, ovaryumu hafif dört köseli, dört taç ve çanak yaprağından meydana gelmiş olup, kırmızı-kahve renklidir. Çiçek sapları da karanfil adıyla satılmakta ise de ikinci kalite ürün sayılmaktadır. Karanfile koku ve lezzetini veren “eugenol” adındaki bir uçucu yağdır. Kurutulmuş tomurcuklar ezilip subuharı distilasyonuna tâbi tutulursa % 14-20 kadar karanfil esansı denilen uçucu yağ elde edilir. Bu uçucu yağ da % 80-90 kadar eugenol ve %3 kadar da asetil eugenol bulunur. Eugenol, hoş kokulu, kuvvetli antiseptik ve analjezik bir maddedir. Karanfil çok eski çağlardan beri baharat olarak kullanılmaktadır. Eskiden saraylarda konuşacak kimseler, nefesleri güzel koksun diye karanfil kullanırlardı. Tıpta, diş hekimliğinde, diş tedâvisinde ağrı kesici ve antiseptik olarak kullanılır. Gaz söktürücü bir etkisi de vardır. Diş macunlarının terkibine girer. Pasta ve şekercilikte, parfümeride ve sabun sanâyinde kullanılır. Ayrıca eugenol, vanilin eldesinde kullanılan başlıca maddelerden biridir. Bugün karanfilin en çok yetiştirildiği ve ihraç edildiği ülkelerin başında Zengibar ve Madagaskar gelir.
Kekik: Mayıs-Eylül ayları arasında çiçek açan çok yıllık, çok dallı, odunsu bir bitkidir. Yol kenarlarında, kurak bölgelerde, bilhassa dağlık yerlerde çok rastlanır. Tabanda odunlaşmış bir gövdesi, ince dört köşeli ve kırmızımsı renkli dalları vardır. Yaprakları 1 cm kadar uzunlukta, oval, sapsız veya kısa saplıdır. Yapraklarda, uçucu yağ depo eden salgı tüyleri bulunur. Çiçekler küçük, iki veya çok çiçekli pembemsi, morbeyaz veya kırmızı renklerde, dalların uçlarında küresel durumlar teşkil ederler. Çanak ve taç yaprakları tüpsü ve lopludur. Anadolu’da oldukça yayılmış olup, birçok çeşitleri de vardır. Memleketimizde 37 kekik türü bulunmaktadır. Halk arasında kekiğe benzeyen mercan köşk veya merzengüs (origanum) türleri; İstanbul kekiği, İzmir kekiği gibi adlarla kekik yerine kullanılmaktadır. Kekiğin sarımsı renkte bir uçucu yağı vardır. Bu yağda önem li olan ve kokusunu veren “Thymol” bulunur. Kekik, çay hâlinde mide ağrılarına karşı, dolaşım uyarıcısı, baharat olarak ve idrar söktürücü olarak kullanılır. Thymol, az dozlarda midevî, balgam söktürücü, sinir kuvvetlendirici ve boğaz ağrılarına karşı kullanılır. Yüksek dozlarda ise antiseptik ve kurt düşürücü olarak verilir.
Kimyon: Konya ve Polatlı’da yetiştirilir. Konya’da yetiştirilen, sarımtırak bir renge sahiptir. Çekildiği zaman, Polatlı cinsi hafif esmer olur. Sucuk ve köfte yapımında kullanılır. Aromatik yapısı sebebiyle, kıyma ile yapılan yemeklerde tercih edilen bir baharattır.
Kırmızı Pul Biber: Güneydoğu illerinde, en çok Gaziantep ve Islahiye’de üretiliyor. Biberin yüzde 60’ı Islahiye’de üretilir. Fakat buna Maraş biberi denir. Kırmızı Biber, kurutulup, taş değirmende kalın bir şekilde öğütülür. Yıllık 10 bin ton tüketiliyor.
Köfte Baharı: Bu baharat, değişik baharatların belirli ölçülerde karıştırılıp öğütülmesinden elde edilen bir karışımdır. Ana maddesi “kişniş”dir. Karabiber, Tatlı-Kırmızı Biber, az miktarda Karanfil, Defne yaprağı ve Kekik’ten oluşur.
Susam: Bir metre boyunda, yağ veren, yıllık otsu bir bitkidir. Başlıca Hindistan, Çin ve Sudan’da yetişir. Susam, sıcağı çok sever. Isı miktarı fazla olan yerlerde tohum verimi ve yağ oranı artar. Orta derecede ağır ve humuslu topraklarda iyi yetişir. Tohumlarından % 50 civarında yağ elde edilir. Yağı hemen hemen kokusuz ve soluk renklidir. Yemek yağı olarak kullanılır. Tedavide, müshil etkilidir. Kabukları soyulmuş susam tohumlarının ezilmesiyle tahin elde edilir. Bu da tahin helvası yapımında kullanılır. Ayrıca susam tohumları simit ve pastaların üzerine konur.
Sumak: Güneydoğu Anadolu’da yetişen, çalı gurubundan, bodur bir ağacın yapraklarının kurutulup toz haline getirilmesiyle elde edilir. Yaprakları, şekerler ve sari renkli boya maddeleri taşırlar. Kabız edici, kan kesici, antiseptik etkili olup, ayrıca yünlü kumaşların boyanmasında kullanılır. Boğaz ve diş etleri hastalıklarında da gargara hâlinde kullanılır. Sumağın, sarı çiçeklerinin taç yaprakları ve meyvelerinde oldukça keskin ekşi bir lezzet vardır. Güney-doğu’ya has “ezme” ve çeşitli yörelerde yapılan mantı ile birlikte yenilir.
Tarçın: Vatanı Güney ve Güneydoğu Asya olan, yaprak dökmeyen aromatik kokulu ağaçtan elde edilir. Kuvvetli antiseptik özelliği vardır.
Tatlı Toz Biber: Hiç acısı olmayanı, Geyve’de, Osmangazi civarında üretiliyor. Tatlı Kırmızı Biberi’nin kurutulup öğütülmesiyle elde ediliyor. Ayrıca, acı olan cinsi ise Karacabey, Kemalpaşa ve İnegöl’de yetiştiriliyor.
Vanilya: Birçok tropikal ülkede yetiştirilen, tırmanıcı gövdeli bitkilerdir. Vatanı Meksika, Madagaskar, Java ve Antillerdir. Bitkinin yaprakları sapsız, yassı ve etlidir. Meyveleri 15-20 cm uzunlukta, yassı, iki uca doğru incelmiş, parlak siyahımsı renkli bir kapsüldür. Kokusu özel ve tadı acıdır. Yeşilken toplanıp, sonra suda haşlandıktan sonra kurutulan meyveleri kullanılır. Özel kokulu vanilin maddesi ancak fermentatif bir kurutma sonucunda meydana gelmektedir. Mîde ve sinir sistemini uyarıcı etkilere sâhiptir. Koku verici olarak gıda sanayinde kullanılmaktadır.
Yenibahar: Batı’da “Jameika Biberi” olarak da bilinir. Başta Jameika olmak üzere, Meksika ve Malezya’da yetiştirilen Yenibahar, “Pimento Officinalis” adlı bitkinin, olgunlaşmamış meyvelerinden elde edilir. Özellikle köftelerde kullanılır. Yılda 500 ton tüketiliyor.
Zencefil: 100 cm boyunda kamış görünüşünde çok yıllık otsu bir bitkidir. Yapraklar mızrak şeklinde sivri uçlu ve tarçın kokuludur. Çiçekler sarı renkli ve çoğu bir arada bulunurlar. Zencefilin vatanı Güney Asya olmakla beraber Hindistan, Batı Afrika gibi birçok tropik bölgelerde ekimi yapılır. Memleketimizde ancak seralarda yetiştirilir. Nemli iklimi ve sulak yerleri sever. Bitkinin kökleri nişasta, reçine ve uçucu yağlar taşır. Kökler yassı ve grimsi renklidir. Kuvvetli kokulu ve biraz acımsı lezzetlidir. Baharat olarak kullanılır. Zencefil yağının hazmı kolaylaştırıcı tesiri vardır. Ayrıca yatıştırıcı ve gaz söktürücü etkiye sâhiptir.
Meyvelerinde nişasta ve uçucu yağ bulunmaktadır. Anason tıpta mide ve bağırsak gazlarının teşekkülünü önleyici, hazmı kolaylaştırıcı ve göğüs yumuşatıcı olarak kullanılır. Ayrıca nefes darlığı, öksürük ve kalp çarpıntısı rahatsızlıklarında da etkilidir. Anason yüksek dozda alındığında baş ağrısı, uykusuzluk, görme zorluğu yapar. Daimi kullananlarda anisizm hastalığına sebep olur. Bilhassa çocuklara uyku vermede, midede teşekkül eden gazları gidermede çok faydalıdır.
Bebekler için bir çay kaşığı tohum bir bardak suya olmak üzere çay olarak hazırlanır. Yemeklerden önce veya süte katılarak bir kaç çay kaşığı verilir.
Büyükler % 1-2’lik çayını günde 2-3 bardak alabilir. Kullanılan kısmı, meyveleri ve yapraklarıdır. Meyveleri tamamen olgunlaştıktan sonra toplanır ve gölgede kurutulur.
Çörekotu: Haziran-Temmuz ayları arasında yeşille karışık açık mavi renkli çiçekler açan, 20-40 cm boyunda bir senelik, otsu bir bitkidir. Yol kenarları ve bilhassa ekin tarlaları içinde bulunur. Gövde dik ve kısa tüylüdür. Yaprakların alttakileri saplı, üsttekileri sapsızdır. Çiçekler uzun saplı ve tek tektir. Taç yaprakları iki loplu ve bal özü bezleri taşıyan 8 tâne küçük parça hâlindedir. Meyveleri çok tohumlu olup, tohumlar siyah renkli ve oval şekillidir. Güney Avrupa, Balkan memleketleri, Kuzey Afrika, Türkiye ve Hindistan’da yetiştirilmektedir. Bitkinin kullanılan kısımları tohumlarıdır. Tohumları tamamen olgunlaştıktan sonra toplanır ve güneşte kurutulur. Çörekotu tohumlarında uçucu ve sabit yağ, tanen, sekerler, glikozit bünyeli bir saponin ve alkaloitler bulunmuştur. Tohumları gaz söktürücü, uyarıcı ve idrar söktürücü olarak kullanılmaktadır. Güzel kokusu sebebiyle müshil ilaçlarının içine ilâve edilen iyi bir lezzet ve koku değiştiricidir.
Çörekotunun Anadolu’da bulunan ve aynı şekilde kullanılan diğer türleri şunlardır:
Sam çörekotu (Nigella damascena): Yaprakları parçalıdir. Çiçekleri tek ve üst yapraklar tarafından örtülmüş durumdadır. Parlak mâvi çiçeklidir.
Kır çörek otu (Nigella arvensis): 10-30 cm yüksekliğinde mâvi çiçeklidir. Yaprakları sivri parçalıdır. Tohumları kurt düşürücü olarak da kullanılır.
Defne: 6-18 m yüksekliğinde, yuvarlak tepeli ve sık dallı bir ağaçtır. Almaşık sapın iki yanında karşılıklı değil de aralıklı olarak bir sağda, bir solda bitmiş yapraklar şeklinde dizilmiş, 7.5-10 cm uzunluğundaki yapraklar oval biçimli, donuk renkli derimsi ve sert kenarları da genellikle dalgalıdır. Bitkinin sarımsı veya yeşilimsi beyaz renkte küçük çiçekleri, olgunlaştığında rengi koyu mora dönen tek tohumlu, etli meyveleri vardır. Bitkinin kullanılan kısmı yaprak ve meyveleridir. Yaprakları uçucu yağ yönünden zengindir. Baharat olarak kullanılır. Defne meyvelerinde de uçucu yağ ve diğer yağlar, acı maddeler bulunur. Meyveleri midevî ve sinir ağrılarına karşı kullanılır. Meyve yapraklarından elde edilen yağ cildi tahriş edici merhemlerin içine konur. Aynı maksat için veteriner hekimlikte de kullanılır. Bundan başka sabun ve şampuanlara koku vermek için de kullanılır.
Hardal: 0,2-1.5 m boylarında beyaz veya sari çiçekli, yıllık otsu bitkilerdir. 10 kadar türü vardır. Türlerinin çoğu Akdeniz çevresi memleketlerinde yetişir. Hardalın beyaz hardal otu, siyah hardal otu, yabanî hardal olmak üzere değişik türleri vardır.
Siyah hardal otu (Sinapis nigra): 1-1.5 m boyunda, bir yıllık sari çiçekli otsu bir bitkidir. Yaprakları saplıdır. Meyveleri 1-3 cm uzunlukta 2-3 mm genişlikte, sap üzerine yatık, tüysüz, hemen hemen dört köseli, kısa sivri uçludur. Yassı ve köseli olan meyvelerinde tohumların bulunduğu yerler şişkindir. Tohumlar kırmızımsı siyah renktedir. Bitkinin Orta Avrupa, Anadolu ve İran’da kültürü yapılır. Kullanılan kısımları tohumları ve tohumlarından elde edilen yağıdır. Bitkinin yaprakları dökülmeye başladığında meyve salkımları toplanır. Bunlar 15 gün kadar gölgede kurutulduktan sonra tohumları alınır. Çok eskiden beri tıpta kullanılmaktadır. Dâhilen hardal tohumu unu az dozlarda midevî, yatıştırıcı ve tarçınla karıştırılırsa iyi bir iştah açıcıdır. Hardal yağı cildi tahriş eder, onun için sürüldüğü yer kızarır. Hafif antiseptiktir. Dumanı öksürük ve gözyaşı getirir. En fazla baharat olarak kullanılır. Deriyi tahriş edip, kızarttığından iç organlardaki kanı dışarıya toplar. Zehirlenmelerde kusturucu etkisinden faydalanılır.
Hindistan cevizi: Srilanka, Malezya ve Afrika ülkelerinde yetiştirilir. Baharat olarak kullanılan, bilinen Hindistancevizi meyvesinden farklıdır. Küçük hindistancevizi olarak anılır fakat tamamen farklı olan bir bitkidir. Tropik bölgelerde (Moluk Adaları) yetişir. Yaz ve kış yeşil olur. 10 m yüksekliğindedir. Avrupalılar buna “muskatcevizi” de derler. Çünkü Avrupa’ya eskiden Arabistan limanlarından Muskat’tan gönderilirdi. Tohumları tıpta kullanılır. Meyveleri kapsül biçimdedir. Her kapsül irice bir tohum ihtivâ eder. Tohumun içinde “arillus” denilen ağsı bir örtü vardır. Aromatik kokusundan dolayı bazı ilaçların bileşimine girer. Sindirim kolaylaştırıcı ve gaz söktürücü etkisi vardır. Bu sebeple bilhassa küçük çocuklara verilir. Etli kısmı da aromatik kokuludur. Yüksek dozları zehirlidir. Türkiye’de yılda 1500 ton civarında tüketilir. Tatlı ve pastacılarda yoğun olarak kullanılır.
Karanfil: 10-20 m yüksekliğinde, yaprak dökmeyen ağaçlardan elde edilir. Vatanı, tropik Asya (Moluk Adaları, Zengîbar) dır. Karanfil, bildiğimiz süs karanfil çiçeğinden farklıdır. Yaz kış yeşil kalan yaprakları, serttir. Çiçekleri pembedir ve kiraz çiçekleri gibi demet hâlinde bulunurlar. Bu çiçeklerin kurutulmuş tomurcukları “karanfil” adını alır. Kurutulmuş tomurcuklar, 10 mm. boyunda, çiviye benzer şekilde, ovaryumu hafif dört köseli, dört taç ve çanak yaprağından meydana gelmiş olup, kırmızı-kahve renklidir. Çiçek sapları da karanfil adıyla satılmakta ise de ikinci kalite ürün sayılmaktadır. Karanfile koku ve lezzetini veren “eugenol” adındaki bir uçucu yağdır. Kurutulmuş tomurcuklar ezilip subuharı distilasyonuna tâbi tutulursa % 14-20 kadar karanfil esansı denilen uçucu yağ elde edilir. Bu uçucu yağ da % 80-90 kadar eugenol ve %3 kadar da asetil eugenol bulunur. Eugenol, hoş kokulu, kuvvetli antiseptik ve analjezik bir maddedir. Karanfil çok eski çağlardan beri baharat olarak kullanılmaktadır. Eskiden saraylarda konuşacak kimseler, nefesleri güzel koksun diye karanfil kullanırlardı. Tıpta, diş hekimliğinde, diş tedâvisinde ağrı kesici ve antiseptik olarak kullanılır. Gaz söktürücü bir etkisi de vardır. Diş macunlarının terkibine girer. Pasta ve şekercilikte, parfümeride ve sabun sanâyinde kullanılır. Ayrıca eugenol, vanilin eldesinde kullanılan başlıca maddelerden biridir. Bugün karanfilin en çok yetiştirildiği ve ihraç edildiği ülkelerin başında Zengibar ve Madagaskar gelir.
Kekik: Mayıs-Eylül ayları arasında çiçek açan çok yıllık, çok dallı, odunsu bir bitkidir. Yol kenarlarında, kurak bölgelerde, bilhassa dağlık yerlerde çok rastlanır. Tabanda odunlaşmış bir gövdesi, ince dört köşeli ve kırmızımsı renkli dalları vardır. Yaprakları 1 cm kadar uzunlukta, oval, sapsız veya kısa saplıdır. Yapraklarda, uçucu yağ depo eden salgı tüyleri bulunur. Çiçekler küçük, iki veya çok çiçekli pembemsi, morbeyaz veya kırmızı renklerde, dalların uçlarında küresel durumlar teşkil ederler. Çanak ve taç yaprakları tüpsü ve lopludur. Anadolu’da oldukça yayılmış olup, birçok çeşitleri de vardır. Memleketimizde 37 kekik türü bulunmaktadır. Halk arasında kekiğe benzeyen mercan köşk veya merzengüs (origanum) türleri; İstanbul kekiği, İzmir kekiği gibi adlarla kekik yerine kullanılmaktadır. Kekiğin sarımsı renkte bir uçucu yağı vardır. Bu yağda önem li olan ve kokusunu veren “Thymol” bulunur. Kekik, çay hâlinde mide ağrılarına karşı, dolaşım uyarıcısı, baharat olarak ve idrar söktürücü olarak kullanılır. Thymol, az dozlarda midevî, balgam söktürücü, sinir kuvvetlendirici ve boğaz ağrılarına karşı kullanılır. Yüksek dozlarda ise antiseptik ve kurt düşürücü olarak verilir.
Kimyon: Konya ve Polatlı’da yetiştirilir. Konya’da yetiştirilen, sarımtırak bir renge sahiptir. Çekildiği zaman, Polatlı cinsi hafif esmer olur. Sucuk ve köfte yapımında kullanılır. Aromatik yapısı sebebiyle, kıyma ile yapılan yemeklerde tercih edilen bir baharattır.
Kırmızı Pul Biber: Güneydoğu illerinde, en çok Gaziantep ve Islahiye’de üretiliyor. Biberin yüzde 60’ı Islahiye’de üretilir. Fakat buna Maraş biberi denir. Kırmızı Biber, kurutulup, taş değirmende kalın bir şekilde öğütülür. Yıllık 10 bin ton tüketiliyor.
Köfte Baharı: Bu baharat, değişik baharatların belirli ölçülerde karıştırılıp öğütülmesinden elde edilen bir karışımdır. Ana maddesi “kişniş”dir. Karabiber, Tatlı-Kırmızı Biber, az miktarda Karanfil, Defne yaprağı ve Kekik’ten oluşur.
Susam: Bir metre boyunda, yağ veren, yıllık otsu bir bitkidir. Başlıca Hindistan, Çin ve Sudan’da yetişir. Susam, sıcağı çok sever. Isı miktarı fazla olan yerlerde tohum verimi ve yağ oranı artar. Orta derecede ağır ve humuslu topraklarda iyi yetişir. Tohumlarından % 50 civarında yağ elde edilir. Yağı hemen hemen kokusuz ve soluk renklidir. Yemek yağı olarak kullanılır. Tedavide, müshil etkilidir. Kabukları soyulmuş susam tohumlarının ezilmesiyle tahin elde edilir. Bu da tahin helvası yapımında kullanılır. Ayrıca susam tohumları simit ve pastaların üzerine konur.
Sumak: Güneydoğu Anadolu’da yetişen, çalı gurubundan, bodur bir ağacın yapraklarının kurutulup toz haline getirilmesiyle elde edilir. Yaprakları, şekerler ve sari renkli boya maddeleri taşırlar. Kabız edici, kan kesici, antiseptik etkili olup, ayrıca yünlü kumaşların boyanmasında kullanılır. Boğaz ve diş etleri hastalıklarında da gargara hâlinde kullanılır. Sumağın, sarı çiçeklerinin taç yaprakları ve meyvelerinde oldukça keskin ekşi bir lezzet vardır. Güney-doğu’ya has “ezme” ve çeşitli yörelerde yapılan mantı ile birlikte yenilir.
Tarçın: Vatanı Güney ve Güneydoğu Asya olan, yaprak dökmeyen aromatik kokulu ağaçtan elde edilir. Kuvvetli antiseptik özelliği vardır.
Tatlı Toz Biber: Hiç acısı olmayanı, Geyve’de, Osmangazi civarında üretiliyor. Tatlı Kırmızı Biberi’nin kurutulup öğütülmesiyle elde ediliyor. Ayrıca, acı olan cinsi ise Karacabey, Kemalpaşa ve İnegöl’de yetiştiriliyor.
Vanilya: Birçok tropikal ülkede yetiştirilen, tırmanıcı gövdeli bitkilerdir. Vatanı Meksika, Madagaskar, Java ve Antillerdir. Bitkinin yaprakları sapsız, yassı ve etlidir. Meyveleri 15-20 cm uzunlukta, yassı, iki uca doğru incelmiş, parlak siyahımsı renkli bir kapsüldür. Kokusu özel ve tadı acıdır. Yeşilken toplanıp, sonra suda haşlandıktan sonra kurutulan meyveleri kullanılır. Özel kokulu vanilin maddesi ancak fermentatif bir kurutma sonucunda meydana gelmektedir. Mîde ve sinir sistemini uyarıcı etkilere sâhiptir. Koku verici olarak gıda sanayinde kullanılmaktadır.
Yenibahar: Batı’da “Jameika Biberi” olarak da bilinir. Başta Jameika olmak üzere, Meksika ve Malezya’da yetiştirilen Yenibahar, “Pimento Officinalis” adlı bitkinin, olgunlaşmamış meyvelerinden elde edilir. Özellikle köftelerde kullanılır. Yılda 500 ton tüketiliyor.
Zencefil: 100 cm boyunda kamış görünüşünde çok yıllık otsu bir bitkidir. Yapraklar mızrak şeklinde sivri uçlu ve tarçın kokuludur. Çiçekler sarı renkli ve çoğu bir arada bulunurlar. Zencefilin vatanı Güney Asya olmakla beraber Hindistan, Batı Afrika gibi birçok tropik bölgelerde ekimi yapılır. Memleketimizde ancak seralarda yetiştirilir. Nemli iklimi ve sulak yerleri sever. Bitkinin kökleri nişasta, reçine ve uçucu yağlar taşır. Kökler yassı ve grimsi renklidir. Kuvvetli kokulu ve biraz acımsı lezzetlidir. Baharat olarak kullanılır. Zencefil yağının hazmı kolaylaştırıcı tesiri vardır. Ayrıca yatıştırıcı ve gaz söktürücü etkiye sâhiptir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)